Hasan Aksay

Hasan Aksay

Baas vahşeti sonlanırken

Baas vahşeti sonlanırken

Yüreğimiz yanıyor. En uzun hududumuz olan kardeş Suriye’de, beraberce vatan savunup kan döktüğümüz topraklarda teravih namazından çıkan Müslümanların üzerine tanklarla ateş ediliyor. Gece karanlığında soykırım... Ağır bir acı. Meseleyi doğru anlamak için bu vahşetin, Baas Partisi’nin köküne bakmak lazım.

Baas Partisi, İslam’a, Suriye’ye, Irak’a, Arap dünyasına yabancıdır. Vahdet, hürriyet, fakir diyor. Siyasi aldatmacaların tarih boyu klasik darbe ve yıkım sloganları... Kullandığı üç sloganının üçüyle de hiç alakası yoktur. Darbede, diktatörlükte vahdet mi olur, hürriyet mi, adalet mi olur! Bu nedenle meselenin esasını görüp anlayabilmek için öncelikle Baas’ın efsanevi lideri denen Mişel Eflak’a, kuruluşun zamanlamasına, slogan particiliğine, halkçı değil darbeci bir yapılanmayı esas almasına rağmen ve kendi ülkesinde halka inebilecek bir noktaya gelmeden, bir kısım Arap ülkesinde hangi imkanlarla rüzgar doğurduğuna bakmak gerekir. Bunlardan ikisine dokunup geçelim:

Mişel Eflak: Bazı Yahudiler için herkesin bildiği genel durum: Özellikle siyasi emelleri olan, bu konuda hizmetle görevli bulunan bir kısım Siyonistlerin, dine fazla önem vermez tavırlarla Müslüman veya Hıristiyan göründüğü öteden beri bilinen bir gerçektir. Mişel Eflak bu sınıf Yahudilerden biridir.

Zamanlama: Abdulhamit Han tahttan indirilince Filistin’de iki Yahudi köyü kuruldu. İsimlerinin Türkçesi, birincisi “İlk Adım”, ikincisi “Kudüs’e Doğru” idi. 1940 yılı, İsrail devletinin kurulmasına çok yaklaşılmıştı. Mişel Eflak, partisinin adını “Diriliş” koydu. Yedi yıl kongre bile yapmadı. Maksat derin bir yapılanma idi. 1953’te yeni isim, BAAS (Yeniden Diriliş) oldu.

Baas, 1968’de darbe ile Irak’ta; 1970’te darbe ile Suriye’de iktidara geldi. Milletine zalim ve maceracı diktatörler doğurdu. Saddam Hüseyin ve Hafız Esad.

Irak’ta BAAS, geldiği gibi kanlı gitti. Zulüm zirve yapınca zalimin sonu gelir. Çok zayıf da olsa Beşşar Esad için bir ümit vardı. İbret alır, halka, hakka döner diye beklendi. Ama o, oğul Bush gibi oğul Esad oldu, zulümde babasının izine düştü. Geldiği gibi gitmeye talip oldu. Dönebilir mi? Vakit geçmiş görünüyor.

Böyle zalimle niçin yakın dost olduk diyen var. Ülkelerle dostluk, halkla-milletle dostluktur. Yönetimler değişir. Türkiye, millete dost. Bu dostluk da, zulme karşı çıkış da doğru.

Suriye’nin İsrail’e karşı stratejik durumunu, Ortadoğu ülkeleri arasındaki dengeleri, vahşette yalnız Müslüman’ı hedef alarak, Batı’ya, İslam düşmanlarına hoş görünen yanlarını sayarak bu halk hareketinin zamansız ve imkansız olduğunu düşünenler var. Mazlumun kanı dökülecek, netice de alınmayacak endişesi.

Hakkı savunmak, hak cephesinde olmak, başlıbaşına en önemli zaferdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi