Laf bitsin, ne yapılacaksa yapılsın
Çukurca'daki son saldırının arkasından yıllardan beri dinlediğimiz konuşmalar yapılıyor, yazılar yazılıyor. Bunlar yapılırken de bir takım kelime oyunlarının arkasına saklanılarak ilgi çekilmeye çalışılıyor. Bu arada tahammülün ve sözün bittiği noktaya gelindiği belirtiliyor. Aslında sözün bitmesi için son pusuya gerek mi vardı, diye sormadan edemiyor insan... Bugüne kadar 40 bin insanımızı kaybetmişiz, eğer bu kayıplar sözü bitirip eyleme geçilmesini, yapılması gerekenin yapılmasını sağlamamış ise bundan sonra da ciddi bir adım beklemek yanlış olmaz mı?..
Bu arada terörle mücadelede bundan sonra nelerin yapılacağı bazı gazetelerde yer aldı. Bu haberler nereden ve niçin medyaya ulaştırıldı bilmem ama artık gazete duyuruları ile terörle mücadeleden bir sonuç alınamayacağını herkesin görmüş olması gerekir. Bu vesile ile bir başka hususa dikkat çekmek istiyorum. Terör olaylarının gerek iktidar gerek muhalefet tarafından siyasi malzeme olarak görülmemesi şarttır. Gazetelerde yer alan haber ve yorumlarda iktidar yanlıları ile muhalefet yanlılarının olayı siyasi malzeme olarak ele alma alışkanlığının devam ediyor olması sanıyorum terörle mücadelenin zayıf noktasını oluşturmaktadır.
Bu noktada bazı yazarlar terörle mücadelede demokratikleşme, özgürlükler gibi konuların bir tarafa bırakılması gerektiğini, terörün hedefinin bir takım demokratik hakları elde etmek olmadığını ileri sürüyorlar ki bu tespitlerinde haklı bile olsalar demokratikleşmeyi toplumun her kesimi için düşünmek gerektiğini unutmamak gerekiyor. Yani yeni demokratik sivil bir anayasa yapılacaksa bu sadece terörü durdurmak için değil, toplumun her ferdinin hakkı olduğu için yapılması gerekiyor. Olaya böyle bakmaz, işi getirip sadece teröre bağlarsak inanan insanların yıllardan beri maruz kaldığı haksızlıkları ve zulmü görmezden gelmiş oluruz.
Terörle mücadele ile yeni bir anayasa yapılmasını birleştirmek yanlış olur. Kaldı ki terörün hedefinin bir takım demokratik haklar elde etmek olmadığı da açıkça görülüyor. Yıllardan beri bazılarının söyleyip yazdığı gibi bir takım demokratik hakların verilmesi ile terörün durdurulamayacağı görülmüştür. Hemen belirtelim ki 25 yılı aşkın bir süreden beri silahlı eylemi kendilerine iş ve meslek edinmiş insanların demokrasi peşinde koştuklarını düşünmek işin mantığına ters düşer. Hatta hayatını dağlarda ve terör eylemleri ile geçirmiş olanların demokratikleşmeden rahatsız olmaları bile söz konusudur. Bunları söylerken demokratikleşmeye, yeni bir özgürlükçü anayasa yapılmasına karşı olduğumu anlamak yanlış olur. Benim demek istediğim husus terörle mücadelede tek başına demokratikleşme ile sonuç almak mümkün değildir. Bunun ilk şartı etkili mücadeledir. Demokratikleşme teröre insan yetiştiren ortamın yok edilmesi için gereklidir.
Bu noktada altını özellikle çizmek istediğim bir başka husus ise terörün özellikle dış desteklerinin doğru tespit ve buna karşı doğru bir strateji belirlenmesi gerekiyor. Söz gelimi Türkiye'yi bölgede çatışmacı bir ilişkiye zorlayanların teröre destek olup olmadıklarını düşünmek gerekiyor. Çünkü, son zamanlarda ABD, İsrail ve içerideki yandaşlarının Türkiye'yi İran ve Suriye'ye karşı çatışmanın içine itmeye çalıştıklarını görmek durumundayız.
Özellikle de ABD'nin terör örgütünü ülkemize karşı bir silah olarak kullandığını, bu ülkenin terör örgütü ile bağları kesilmediği sürece terörle mücadeleden istenen sonucun alınmasının mümkün olmayacağını görmek durumundayız. Her ne kadar bazıları her olayın arkasında Amerika'yı aramayı hastalık olarak görüyorlarsa da bize göre bölgemizdeki gelişmeler ve özelliklede 25 yıldır terörle mücadelede istenen sonucun alınamamasının sebebi ABD'nin bu olaydaki rolünün ya görülmek istenmemesi ya da hafife alınmasıdır.
Terörün arkasındaki devletleri tespit etmek elbette mücadeledeki başarısızlığımızın gerekçesi olamaz. Her ülke öncelikli olarak sınırlarını korumak, bunun içinde sınırlarına hakim olmak durumundadır. Ne yazık ki terörle mücadele ile geçen 25 yıl boyunca sınırlarımıza hakim olamadığımız görüldü. Bunda kimlerin suçu vardır, bu görevi üstlenmiş olanlara gereken destek verilmiş midir bilemem. Ama biz öncelikli olarak sınırlarımıza hakim olmak durmadayız. Ondan sonra da terörün dış destekleri ile bağını kesmenin yolları aranmalıdır. Kısacası özellikle terör konusunda Amerika'nın samimi olarak Türkiye'nin yanda olmadığı, istihbarat desteğini bile tam ve doğru vermediğini sanıyorum işin içindekiler bizden daha iyi bilirler.
Demek istediğim o ki gün terör konusunda bir takım ağdalı cümleler kurmak, bir takım kelime oyunları ile okuyucunun beğenisini kazanmaya çalışma günü değildir. Herkes elini taşın altına koymalı ve artık akan kan durdurulmalıdır. Bundan birileri siyasi fayda sağlayacaksa da sağlasınlar. Yeter ki terör dursun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.