Operasyon günleri!
Ankara’nın en kalabalık ve yaya trafiğinin en yoğun caddesi: Tunalı Hilmi...
Tarih: MİT-PKK görüşmeleriyle ilgili kaset provokasyonunun internette yayıldığı günün hemen ertesi günü...
BDP Dış İlişkiler Sorumlusu ve Washington Temsilcisi Nazmi Gür ve BDP Dış İlişkiler Birimi’nden Evren Çelik, ABD Büyükelçiliği’nden yetkililerle bir araya geliyorlar.
İnsan kalabalığı içinde kimin kimle görüştüğünün fark edilmesinin oldukça zor olduğu Tunalı Hilmi Caddesi’nin seçilmesi oldukça ilginç.
Amerikalı yetkililer, PKK siteleri üzerinden kasetin patlatılması sonrası “kaynağından” bilgi almak istemiş olabilirler.
Ya da BDP’liler olan biten hakkında “büyük birader”i bilgilendirme ihtiyacı hissetmiş olabilir.
Türk istihbaratının kaset sonrası uçan kuştan şüpheleneceği açıkken, istihbarat ve diplomaside dünya devi bir ülkenin BDP’yle farklı anlaşılmaya açık böyle bir temas kurması hayli ilginç.
“İlginç” demek, neyin ne olduğunu açıklamaya yetiyor mu, emin değilim.
Ama ben yine de “ilginç” demekle yetiniyor ve gerisini, kamuoyunun takdirine sunuyorum.
¥
Ortadoğu’da pandoranın kutusu açıldı.
Bazı oyuncular pozisyonunu korumak isterken, yeni bazı oyuncular rol kapmaya çalışıyor.
Yapılacak hata geri dönüşü mümkün olmayan sonuçlara malolabilir.
Türk diplomasisi on yıllardır kökü bu topraklarda olmayan insanların elinde.
Dışişleri’nden emekli olanlar soluğu CHP ya da İşçi Partisi’nde alıyor.
Ortadoğu’da firavunlar tek tek yıkılıp, yerine yeni rejimler/sistemler kurulurken, bunun kendiliğinden olmadığını anlamalıyız.
Arap coğrafyası, sahip olduğu zenginlikler devam ettikçe, egemen güçler tarafından kendi haline bırakılmayacaktır.
Bunların birer sokak devrimi olduğunu düşünmek abes olur.
Şurası kesin:
Kaddafi ve Mübarek gibi rejimlerin devam etmesi egemen güçlerin çıkarına olsaydı, halkın yarısını demir testerelerden geçirmeleri bile umurlarında olmazdı.
Akan kan hiçbir şey ifade etmezdi.
Ama anlaşılan o ki, bu rejimler ömürlerini tamamladı.
Yerlerine yine kaynakların sömürüleceği yeni rejimler gerekiyordu.
Bugün yapılan bu.
Peki Türkiye nasıl bir duruş sergilemeli?
Uluslararası dengelerde ekonomik çıkarlar temel belirleyici hale geldi.
Türkiye de “Biz petrol için bu bölgelerde değiliz” demeden, bu ülkelerde petrol dahil bütün alanlara girmeli, bu ülkelerde ekonominin belirleyici gücü haline gelebildiği kadar gelmeli.
İleride söz sahibi olmamız açısından bu çok önemli.
Bakın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Akdeniz’de petrol aramaya başladı.
Amerikan devi bir petrol arama şirketiyle yapıyor bu işi.
“Sıkıysa donanmanızı kullanın, ABD’li şirketin platformunu vurun” demeye getiriyorlar.
Dışişleri Bakanlığımızın Deniz Dairesi’nin işi gücü CHP’ye bilgi taşımak olunca, bu işe kafa yoracak zaman bulamamış olabilirler.
Yunanistan batık halde, Rumlar zayıf bir yapı ama dışişleri milli olunca, adım adım planlarını uygulayıp Akdeniz’de trilyon dolarlarla ifade edilen doğalgaz rezervi için sondaja başladılar.
Biz ise milli olmayan monşerlerden müteşekkil bir Dışişleri bürokrasisiyle bu süreci seyrettik.
Akdeniz’e en uzun kıyısı olan Türkiye’nin elinden bir zenginlik daha kayıyor.
Ortadoğu’nun ekonomik patronu haline gelmedikçe, siyasi patronu olamayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.