Ruşen Çakır ve CIA!
Kendilerini “süper gazeteci” görenler, PKK propagandasını olduğu gibi köşelerine yansıtıp, KCK’dan 4 bin kişinin tutuklu olduğunu yazınca ben de “PKK’ya itibar edeceğinize savcılığa sorun” demiştim.
Onlar sormadı ama Diyarbakır Başsavcılığı dün açıklama yaptı ve KCK davasından toplam 403 kişinin çıkarıldıkları mahkemece tutuklandıklarını açıkladı.
PKK, “4 bin tutuklu var” diyordu, Akşam Yazarı Özlem Çelik de aynısını yazdı.
Ben ise bu rakamın doğru olmadığını, bunu böyle ifade ederek terör örgütünün propagandasına alet olunduğunu ifade etmiştim.
Savcılık beni doğruladı.
Başsavcılık bu sayının ne 4 bini, sadece 403 kişi olduğunu açıkladı.
Açılımcı takımı halen “çok kişi tutuklanıyor” diyebilecek mi bakalım?..
Yorum yapmadan bu faslı kapatıp; Ruşen Çakır’a dönüyorum.
Geçen yazımda Ruşen Çakır’ın gözaltına alınınca Emniyet ifadesinde Dev-Sol örgütü içindeki kod adının “Kemal” olduğunu itiraf ettiğini yazmıştım.
Şimdi Kod Kemal’in arkadaşlarını satışa getirdiği bölümlere geçelim:
Ruşen Çakır (Kemal Kod), 06.04.1981 tarihli ifadesinde;
-Sol görüşlü devrimci bir kişi olduğunu, Dev-Sol örgütüne mensup olduğunu, 1976 yılından itibaren örgütte kültür çalışması yürüttüğünü,
-1976’da Ali Taşözü ve Tamer Tabak isimli kişilerin kendisiyle temasa geçtiğini ve bundan sonra İDOD içine girdiğini, dernekte ayrılma yaşandıktan sonra devrimci gençlik grubunda devam ettiğini,
-1977’de Liseli Dev-Genç’e katıldığını, buradaki Kaan Akalanbar tarafından Galatasaray Lisesi sorumluluğuna getirildiğini, sonra İTÜ ve Genç Mühendisler Derneğine gittiğini, Taksim bölgesinde faaliyet gösterdiğini, bazı şahıslarla birlikte Selçuk Ilgaz sorumluluğunda Liseli Dev-Genç’te faaliyetlerine devam ettiğini, 1979 döneminde Kemal kod ismini kullanarak faaliyet yürüttüğünü,
-1980 Mart ayında Liseli Dev-Genç içinde Eğitim ve Kültür İşleri Sorumlusu olduğunu,
-12 Eylül darbesi sonrasında kendisine faaliyetlerini fesh etmesi talimatı gelmesi üzerine faaliyetlerini sonlandırarak, Kadıköy bölgesine geçtiğini, burada kitle toparlamakla görevli olduğunu, sonrasında Göztepe sorumlusu olduğunu,
-Tüm faaliyetlerin teorik alanda olduğunu, pratik alanda herhangi bir eyleminin bulunmadığını belirtmiştir.
Gördüğünüz üzere kendisini örgüte katan, görevlendiren, yönlendiren isimleri yani “elebaşlarını” polise veriyor; kendisinin “hiç eylem yapmadığını” belirtiyor.
İstediği isimleri alan polis, Kemal’i savcılığa sevk ediyor.
İster emniyetteki ifadelerini kabul etsin, ister reddetsin.
2001’de Türkiye genelinde gerçekleştirilen ve DHKP/C terör örgütüne ağır darbe vuran operasyonda ele geçirilen örgütsel dokümanlarda ve örgüt mensubu İnan Doğan’ın ifadesinde “Ruşen...: Ruşen ÇAKIR: Eski LDG (Liseli Dev Genç)’li, tekrar kendisiyle ilişki kurulacak” şeklinde ismi geçmişti Ruşen Çakır’ın.
Eski eşi Jülide Gaye Boralıoğlu da, 1985 yılında Dev-Sol terör örgütüne yönelik operasyon sonucu tutuklananlar arasındaydı.
Daha önce dediğim gibi, PKK’yı güçlendirmeye çalışan günümüz yazar çizerlerinin geçmişine baktığımda hep böyle terör örgütü irtibatları buluyorum.
İkinci bulduğum ise günümüzde “yazar” olup yüksek maaşlarla keyif içindekilerin nerdeyse tamamı o dönem ifadelerinde arkadaşlarını ele vermişler ve ardından ilginç biçimde yükselmişler.
Sonra da bir “derin”den başka “derine” yanaşmışlar.
Kimse “Ergenekon’u bilmezken” Tuncay Güney 2001 yılında verdiği ifadede, Ruşen Çakır’ın Türkiye’deki cemaatler hakkında CIA Ortadoğu Şefi Yahudi Asıllı Graham Fuller’e rapor verdiğini anlatıyordu.
Çakır daha sonra Fuller’in yetkilisi olduğu Rand Corparation’dan burs alarak ABD’ye gitmiş, sonra Milliyet’e atanmıştı.
Çakır, CIA’ya verdiğinin benzerini –bunu ilk defa benden duyacaksınız- 14 Ocak 2008’de Orgeneral İlker Başbuğ’a verdi.
Başbuğ’a saatler boyu AK Parti ve cemaatleri anlattı.
Göründüğünden daha fazlası yerin altında.
Daha yazacaklar var ama bu faslı “şimdilik” kapatıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.