Kendimiz mi olacağız, diz mi çökeceğiz?
Dün sabah şehit haberleri daha çok tazeyken Hüseyin Yayman mal bulmuş mağribi gibi NTV yayınına bağlanıyor ve “KCK operasyonları yüzünden, Kandil operasyonu yüzünden bunlar oldu” diyor.
Açılım sürecine dönme fırsatı yakaladığı için neredeyse şehit sayısının yüksekliğine sevinecek.
Belki on kere, “Silahı bırakalım” diye tekrarlayıp duruyor..
Silahı bırakmıştık, sevgili açılımcı kardeşlerim.
Ne oldu biliyor musunuz?
Siz eşkıyaya güvenip onlarla pazarlık yaparken, eşkıya her gün alttan alta mevzi kazandı.
“Sabri Ok’la görüşüyoruz” diye, Avrupa’ya uyuşturucu akışını sağlayan gruplara operasyon yaptırmadınız.
Oraya giden uyuşturucu, Türkiye’ye silah ve patlayıcı olarak döndü.
KCK’ya operasyon yaptırmadınız, bölgede son üç yılda resmen paralel devlet kuruldu, sistem yerleştirildi.
PKK’ya operasyon yaptırmadınız, örgüt kırsalda yüzlerce noktaya karargah kurdu, mağaralar kazdı, lojistik depoladı, eğitim yaptı.
Siz masada geyik yaparken, PKK çalıştı arkadaşım.
Ama bu süre içinde, bir tane yerli insansız hava aracı yapıp uçuramadık biz.
Sorun burada.
Sorun PKK’nın ne yaptığında değil, bizim neler yaptığımızda.
PKK bizi masada oyalarken, silahlı gücünü, saldırı gücünü, lojistiğini ve organizasyon kabiliyetini artırırken biz ne yaptık?
Aslında bu soru da geçmişte kaldı.
Asıl sorun bundan sonra ne yapacağımızda.
Kadim bir devlet olarak dimdik durup, acıları kalbimize gömüp, düşmandan “aman” dilemeyip, kararlı biçimde yolumuzda mı gideceğiz?
Yoksa bu saldırılar karşısında “diz çöküp” yeniden eşkıyayla masaya mı oturacağız?
Eşkıyanın istediği noktaya mı geleceğiz?
Sorun ve tarihi kırılma anı budur.
PKK’nın dünkü saldırısı sonrası ne olduğunu anlamaya çalışırken, Suriyeli dinsiz Bahoz Erdal’ın ismine ulaştım.
“Hakkari’yi kaybediyoruz, bütün gruplar saldırsın” talimatı vermiş.
Bildiğiniz gibi güvenlik güçlerimiz Hakkari’de Kavaklı Kampı’nı yok etmişti.
Bu kamp PKK için “dokunulmazlığı” temsil ediyordu.
Kavaklı, Hakkari şehir merkezine 30 km mesafedeydi.
Burada örgüt mahkeme kurmuş ve Hakkari’de kestikleri haraçları vermeyen, BDP dışında bir partiye oy atan, referandumda sandık başına giden herkesi yargılıyor, ceza kesiyor, infaz ediyordu.
Kavaklı korkusu Hakkari’yi sindirmiş ve kurtarılmış bölge yapmıştı.
Açılımcı zihniyetin baskısı yüzünden sınırlarımız içindeki bu kamp basılamıyordu.
Askerimiz ve polisimiz o kampı yok edince, Bahoz Erdal Hakkari’nin kaybedilmeye başladığını anladı.
Çılgınca bütün güçleriyle saldırmaları bu sebepten.
Askerimiz korksun, yeniden karakollarına çekilsin ve Hakkari’de yeni bir dokunulmaz kamp kurulabilsin diye saldırıyorlar.
Öcalan’la avukat görüşmelerinin önü tekrar açılmazsa bu hesap tutmaz.
PKK’nın tarihi üç dönemi var:
1- Yoğun şiddet dönemi.
2- Baskı ve otoriteyle bölge halkını sindirme.
3- Halk ayaklanması başlatma.
Bildiğiniz Marksist devrim teorisi yani.
İlk ikisini yaptılar. Ama üçüncüsünü yapamıyorlar.
Çünkü, halk Müslüman ve Müslüman kardeşlerine karşı ayaklanmıyor.
Teori işlemeyince, mecburen revize edildi ve devletin bölgeden çekilmesi ve en azından mümkün olduğunca seyreltilmesi için çalışılıyor.
Böylece alternatif devlet kurulacak ve düşük yoğunluklu saldırılarla devlet bıktırılarak “özerklik” kabul ettirilecek.
Onların teorileri böyle.
Ama dediğim gibi önemli olan biziz.
Diz çökecek miyiz, çökmeyecek miyiz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.