İstanbul kaybolmasın
“Bulamıyorum akıl alıp verecek insanı/toprağın kıymetini bil be toprak ağası/vermez rahat öbür dünyaya da gitsem/bunda kadim ataların ruhu”, bu mısralar Kırgız şair Omor Sultanov’un “Üzöngü Kuuş ile Vedalaşma” şiirinden alıntı.
Üzöngü Kuuş, Kırgizistan-Çin sınırlarında yer alan (ve kim bilir kaç kuruşluk çıkar için Çinlilere satılan) bir dağın adı.
Sanırım 2001 yılıydı, o dönemde Belediye Başkanı olan Ali Müfit Gürtuna kültür kuruluşlarının temsilcileri ve kültür dünyasının tanınmış isimlerini davet etmişti.
Konuşmasında Batı ülkelerinin sitelerinde yer alan İstanbul görüntülerinde minarelere yer verilmediğini söylemişti. Aslında Batı’nın İstanbul’un Müslüman-Türk kimliğinden rahatsız olduğu gizli saklı bir sır değildi.
Bizim göremediğimiz, bilemediğimiz, bu kimliği yok etmeye yönelik perde arkasında tasarlanan plânlardı. Böyle plânların yapıldığından bahsedenlere kulaklarımızı tıkadık. Komplo teorileriyle zihnimizi bulandırmayalım, dedik. İçimizi karartmayalım dedik.
Meğer iyimserlik sandığımız gaflet uykusuymuş, anlayamadık.
Medeniyetimizi temsil eden ne varsa yavaş yavaş içi boşaltılıyor. Hem de bizim elimizden yaptırılıyor. Çünkü inancımızın haram-helâl hassasiyetini, vakarımızı kaybettik. Medeniyet algımızı neredeyse Osmanlı kıyafetleri giyip turistlere maskaralık yapma derekelerine düşüreceğiz.
İstanbul’un kasıtlı şekilde Müslüman kimliğini değiştirme plânı gerçekten var mı yok mu, biz sade vatandaşlar için o fasıllar karanlık. Ama gördüklerimiz haliyle bizi endişelendiriyor. Gördüğümüz fazla söze gerek bırakmayacak kadar açık.
İmar mevzuatlarına, raportörlerin olumsuz görüşlerine, medya ve köşe yazarlarının baskısına rağmen üstelik halkın öfkeli nazarlarını üzerlerine çekme bahasına o gökdelenler istiflerini bozmadan yükselebildilerse arkalarını adam akıllı sağlama almışlar demektir.
Bu tür işlerin nasıl sağlama bağlandığı iyi kötü tahmin de edilebiliyor. O yüzden yapandan çok yapılmasına izin verenlerden her iki cihanda da davacıyız.
Cnn Türk’te, ASTAY Gayrimenkul’un genel müdürü Atilla Öztürk gökdelenlerin görüntüyü bozmadığını savundu. Tabii baktığı yere bağlı. Halep oradaysa, arşın burada. Estetik konusunda hassasiyetini de ifade etti.
Kendisini tanımadığımız için bu kaygının hobi mi, kültürel şuur mu olduğunu bilemeyiz. Ama elbette trilyonlar yatırdığı bir işi savunmak zorunda. İznini almışsa yapacak, yapıyor da. Parayla vicdanı arasındaki bağı da ancak Allah bilir. Dediğim gibi mesele izin verilmesinde.
Allah izin verirse Cuma günü(yarın) konuyla ilgili imza kampanyası için Ayla Ağabegüm Hanımefendiyle birlikte Üsküdar iskele meydanında oturacağız. Bunu sırtımızı Allah’a dayayarak, Fatih Sultan Mehmet Han adına, bütün ecdat adına, milletimiz adına, evlatlarımız ve torunlarımız adına, yapacağız.
Düşüncemizi paylaştığımız bütün dostlar “varız” dediler. Özellikle genç hanımların yürekliliği geleceğe olan inancımızı yeniledi. Hepsi seferber oldu, meseleyi çok geniş kesimlere taşıdılar. Zincirleme bir ağla Türkiye’nin bütününe duyurdular. Hepsinin minnettarı ve duacısıyım.
Hep birlikte bu katliamların kesin tedbiri alınana kadar elimizden geldiğince meselenin takipçisiyiz. Başbakanımızın bu konulardaki hassasiyetine de güveniyoruz, inşallah atılan imzaları dikkate alacaktır.
Memleket sevdalılarının niyazları aynı telden dile geliyor. Sayın ki, Omor Sultanov o şiiri İstanbul için yazmış ve şiirden bir dörtlük daha: “biri gözbebeğimden kan alır benim/dik tepelerde hapse düşmüş gibiyim/kalksam, yürüsem de titrer bütün bedenim/onmaz yara alıp gider gibiyim”.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.