Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Serinkanlı olmak hareketsiz kalmak değildir

Serinkanlı olmak hareketsiz kalmak değildir

Terör, toplumu giderek geriyor, adeta öfke patlamasına sürükleniyor. Birileri çıkıp, "Teröristlerin istediği de bu. Onlara istedikleri kozu vermemek için serinkanlı olmalı" diyebilirler. İnsanlar tek başlarına düşünürken belki serinkanlı olabilirler ama kitleler bir araya geldiğinde aynı serinkanlılığı sergilemek mümkün olmayabilir. Çünkü, terörü lanetlemek için düzenlenen eylemlerde küçük bir kıvılcım anında büyük patlamalara sebep olabilir. Atılan bir slogan ya da toplantıyı uzaktan izlemekte olan üç-beş kişinin sergileyeceği bir davranış olaylara yol açabilir, provokatörler marifetiyle de tüm ülkeye yayılabilir. Ancak, iktidar sahiplerinin sinirlenmeme hakkı yoktur gibi genel değerlendirmelerle terör karşısındaki etkisizliğe bahane üretmemek gerekir. İktidar sahipleri de kitleler gibi öfkelenebilir ancak onlara düşen öfkelerine hakim olmak, gerekli tedbirleri almaktır.

Terörle ilgili her yazımda terör örgütünün bir maşa olduğunu, önemli olanın bu maşayı tutanların doğru tespit edilmesi gerektiğine dikkat çekiyorum. Bu yapılamadığı sürece ne toplumun ne de devlet içinde bazı organların sakin davranmasını sürgit bekleyemezsiniz, beklerseniz yanlış yapmış olursunuz.

Terör örgütünün kurulup gelişmesinde ve bugünlere gelmesinde çeşitli ülkelerin bulunduğunu hem biliniyor hem de tekrarlanıp duruluyor. Ama bir türlü bu ülkelerin net bir tarifi yetkililerce yapılamıyor, üzerlerine gidilmiyor belki de gidilemiyor. Eğer terörün dış destekleri ile ilişkisi kesilemeyecekse bilinmelidir ki o dış destekler terörün son bulmasını çıkarlarına uyun görecekleri vakte kadar sürüp gidecek demektir.

Son Çukurca katliamının ardından yapılan değerlendirmelerde terör örgütüne saldırma cesaretini Suriye-İran ekseninin verdiği ileri sürüldü. Bu değerlendirme ne kadar doğrudur? Kaynağı kendi istihbarat örgütlerimize mi dayanıyor yoksa yıllardan beri terörü destekleyen bir takım yabancı ülkelerin istihbarat birimlerinden kulaklara fısıldanan sözlerden mi ibaret. Yani yine maşayı tutan eli masum görmek gibi bir yanlışa mı düşüyoruz. Çünkü, yorumlarda öylesine kesin bir dil kullanılıyor ki Türkiye'nin sadece son Çukurca saldırısı sebebiyle İran ve Suriye'ye savaş açması gerekiyor. Düne kadar İran'ın Kandil'i ve Kandil'deki terör örgütü kamplarını bombaladığı bir anda unutulmuş görünüyor. Terör konusunda Türkiye'yi İran ile karşı karşıya getirme çalışmaları aslında Karayılan haberleri ile belli olmaya başlamıştı. Önce Karayılan'ı İran'ın yakaladığı ileri sürüldü... Arkasından İran'ın terör örgütü ile anlaşarak Karayılan'ı serbest bıraktığı haberleri gazetelerde yer almaya başladı. Daha sonra bir gazetede İran'ın Karayılan'ı Türkiye'ye teslim etmek istediği ama Türkiye'nin kabul etmediği haberi yer aldı. Kısacası Arap Baharı'nı organize eden güçlerin bu işte kesin başarı için Türkiye ile İran'ın arasının açılması gerektiğini düşünmüş olabilirler. Çünkü, İran hem İsrail açısından hem de bölgedeki gelişmeler karşısındaki duruşuyla bölgeyi yeniden dizayn etmek isteyenlere karşı ters bir noktada bulunuyor. Kısacası terör örgütü Türkiye'ye karşı kışkırtılarak hem iç kamuoyunu öfkelendirmek hem de İran ile karşı karşıya getirmek gibi bir oyun tezgahlanmış olabilir. Bu bakımdan Başta ABD Başkanı Obama olmak üzere AB Dışişleri Temsilcisi Ashton, Fransa Dıişleri Bakanlığı, NATO Genel Sekreteri Rasmussen, İngiltere Başbakanı Cameron'un terörü kınayan açıklamalarını ciddi bulmak mümkün değildir. Onlar sadece her saldırının ardından benzer açıklamalar yapar ama terör örgütüne yönelik ciddi bir girişimde bulunmazlar.

Söz gelimi Obama, "PKK kaybedecek" demiş. Bu benzer ilk açıklama mı? Bundan önce bilmem kaç defa benzer açıklamalar yapıldı, teröre karşı güçlü işbirliğinin süreceğini tekrarlayıp durdular. Ama teröre destekleri hiç bitmedi.Bu bakımdan terörün dış bağlantıları ile ilişkisi kesilmeden, yani dış bağlantıların beli kırılmadan terör sürüp gidecektir. Artık terör örgütünün derdinin demokratik bir takım hak ve özgürlükler olmadığını da tüm siyasiler görmeli ve kabul etmelidirler. Bir ülkeye savaş ilan edilerek demokratik hakların elde edilmesi mümkün değildir.

Terör örgütünün hedefi ayrı bir devlet kurmaktır. Bu hedefi belirleyen de terör örgütü değil, belirleyip onların eline verenler bölge üzerinde uzun vadeli planları olan ülkelerdir.

Yazının başlangıcında terör olaylarının toplumu giderek gerdiğinden, küçük bir kıvılcımın büyük patlamalara yol açabileceğini belirttim. Dün Anamur'da tüm sivil toplum örgütlerinin katılımı ile oluşan Anamur Platformu'nun teröre lanet mitingi ve basın açıklaması vardı. İzlemek için gittim. Topluluk, şehitler için bir dakikalık saygı duruşu ve arkasından İstiklal Marşı için davet edildiğinde toplantıyı kenardan oturdukları yerden izleyen üç gencin ellerindeki sigarayı atmak ve ayağa kalkmak istemeyişlerine şahit oldum. Bir kaç kişiyle göz göze geldikten sonra lütfen ayağa kalktılar. Bereket kalabalıktan uzakta ve kuytu bir köşedeydiler. Demek istediğim o ki toplum öfkeleniyor, olaya köklü bir çözüm bulmak gerekiyor. Laf ebeliğiyle bir yere varılamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi