Ağız ve yürek birliği
Daha şehitlerin yüreğe oturan acıları soğumadan deprem yeni acılarla sarstı ülkemizi. Acı üzerine söz söylemek gerçekten çok zor. Hadiseyi bizzat içeriden yaşayanların karşısında insan kendisinin kırık dökük cümlelerinden bile utanıyor.
Her ne kadar ilk günlerde acı etrafında kenetlensek de, ilk sarsıntıları birlikte göğüslesek de sonrasını insanlar tek başlarına yaşayacaklar. Yitirdikleri her şey hatıralarıyla birlikte hayatlarına eşlik edecek. İnsanoğlunun hikâyesinin ismi temelde aynı, imtihan. Allah sabırlar versin. İmtihanın altından kalkacak iman gücünü ihsan etsin.
Devlet ve millet, bütün olarak Van’daki afette vatandaşlarımızın yanında yer aldı. Başbakan ve devlet erkânı örnek bir davranışla hemen Van’a koştular. Diğer partiler ha keza. Devlet Bahçeli felâkete oh deme gafletinde bulunanları tersledi. Herkes yardım için tek tek seferber oldu.
Yazarlarımız köşelerinde bu seferberliğin göz yaşartan kahramanlarının hikâyelerini anlatıyorlar. Yani açıkçası milletimiz mayasının temizliğini yine ortaya koydu.
Ara sıra çıkan çatlak seslerin pek de ehemmiyeti yok. İnanıyorum ki o sözleri sarf edenlerin çoğu Van’a gitse canla başla kurtarma çalışmalarının içinde yer alırlar.
Başka bir acının hissiyatıyla ağızdan kaçan talihsiz sözleri düşmanlığa dönüştürmemek lazım. Zaten müspet menfi her iki anlamda da ağızdan kalbe inmeyen sözü çok da ciddiye almak gerekmiyor.
Şairin dediği gibi, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”. İşin doğrusu insanlık anlayışımızın ne kadar sahih olduğunun göstergesi, sözümüzün süsü değil hayatımızın bütünündeki davranışlarımızdır.
Hakk katında hiçbir hadise tesadüfî değildir elbette. Deprem gibi tabii afetlerde de ibret alınması gereken mesajlar var muhakkak. Cenab-ı Hakk haddi aştığımız zamanlarda çeşitli vesilelerle bizleri uyardığını buyuruyor. Mesele uyarılardan kendi nasibimize düşeni fark etmekte.
Depremzedelerin kayıplarına karşı inşallah Allah başka kapılar açacaktır. “Muhakkak ki sizi biraz korku, açlık, mal, can ve ürün eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele. Onlara bir musibet geldiği zaman, biz Allah’ın kullarıyız, yine O’na döneceğiz derler.” (Bakara, 155, 156)
Bizim oralarda bir laf vardır, “ölesin ağlayayım, itesin arayayım”, bizler genellikle zor zamanlarda birlik oluyoruz, sonra gevşiyoruz. Elbette zor zamanların dostu olmak erdemliliktir. Ama yaşanan acılardan alınan dersleri unutmak gaflettir.
Sürekli şikayet eden ruh hâlinden silkinip yapıcı, onarıcı, hukuka saygılı şekilde yaşamak için her durumda ve şartta gayret göstermeliyiz.
Konya’dan bir okuyucuya söz verdiğim için yazmak zorundayım. Konya, manevi iklimiyle kalplerde yer etmiş bir şehir. Billboarddaki reklâmlarda görüntülerin manevi duyguları incitici olmamasına dikkat etmek lazım.
Gelir kaygısıyla olumsuzluklara kapı açmak hayır getirmez. Yıkıcı neticelerini de göz önünde bulundurmalıyız. Manevi sahipleri şehirlerimizi terk ederse bizler de çıkmaza gireriz.
İnanç sahiplerinin bunu anlaması zor değildir her hâlde. Şehirlerimize sahip çıkalım. Bizim medeniyetimiz mânâ üzerine inşa edilmiş, fıtrata aykırı olana yer vermemiş. Kaçınılmaz sona gidişi hızlandırmayalım, bu günah bizim omuzlarımıza yüklenmesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.