Belli merkezler sürekli olarak savaş çığlıkları atıyor, böylelikle dünyayı muhtemel bir çatışmaya hazırlıyorlar. Dileriz böyle bir çatışma olmaz. Eğer olursa bilinmelidir ki NATO'yu Siyonizmin emrine tahsis eden ülkeler bedelini ödemek zorunda kalırlar. Şimdiye kadar biz yaptık oldu dediler ve karşılık görmediler ama sanıyorum NATO destekli İran'a dönük bir İsrail-ABD-İngiltere ortak saldırısı dünyaya hiçbir şekilde izah edemezler.Çünkü dünya sadece İsrail-ABD ve İngiltere'den ibaret değildir. Dünkü yazımda da bu konuya dikkat çekmeye çalıştım. Dünya yabancısı olmadığı, kısa bir süre önce sahnelenen bir oyunu yeniden seyretmeye zorlanıyor. Bu oyun 'Irak'ın elinde nükleer silah var' adlı oyundu. Aynı oyun şimdilerde 'İran'ın elinde nükleer silah var' adı altında senaryoda hiçbir değişikliğe gerek duyulmadan sahneleniyor. Irak'a dönük oyunda ABD ve yandaşları başrollerde idi şimdiki oyunda yine ABD ve yandaşları başrollerde olmakla birlikte işin içine birde NATO dahil edilmiş bulunuluyor. Nasıl ki Libya'da Irak benzeri bir işgali ABD ve yandaşları göze almamış devreye NATO'yu sokmuşlarsa şimdi İran konusunda da işin başında NATO devreye sokulmuş görünüyor. Çünkü, gazetelere yansıyan haberlere göre İran'a vurmaya hazırlanan İsrail savaş uçakları İtalya'daki bir NATO üssünde tatbikat yapmakta, uzun menzilli füzelerini denmektedir. Bu haberin gazetelere yansımasından bu yana iki gün geçmiş olmasına rağmen taraflardan bir yalanlama gelmedi. İşin vehametini göstermek bakımından sözünü ettiğim haberin detaylarını vermek istiyorum.

Bu noktada İran'ın nükleer silah yapma çalışmalarını sürdürdüğü iddia edilerek yürüten İran aleyhtarı kampanya haberinde, "İsrail, nükleer savaş başlığı taşıyabildiği sanılan füzelere sahip" deniliyor. Belli ki ABD ve yandaşları bölgemiz ülkeleri içinde nükleer silahlara sahip olma hakkını sadece İsrail'e tanıyor ama onun dışında bir başka ülkenin sahip olması bir yana bu yönde bir niyete sahip olmasını bile savaş sebebi sayıyorlar. Böyle saçma bir mantık olabilir mi? İsterseniz sözü yeniden gazetelere yansıyan habere bırakalım: "İsrail'in dünkü testte, menzili İran'a ulaşabilen ve nükleer başlık taşıyabilen bir Jericho füzesi denediği öne sürüldü.

İsrail savaş uçaklarının İtalya'daki bir NATO üssünde, kapsamlı ve uzun menzilli saldırı tatbikatları yaptığı açıklandı." Bir İsrail gazetesine atıfta bulunulan haberde daha sonra şu hususlara yer veriliyor:

"Önceki hafta Pazar günü İsrail uçukları İtalya'ya ait Sardunya Adası'ndaki Decimomannu Üssü'ne indi. İsrail uçakları beş gün boyunca burada Alman, İtalyan ve Hollanda Hava kuvvetlerine ait uçaklarla it dalaşı tatbikatları gerçekleşti." Sanıyorum haberi daha fazla uzatmaya gerek yok. Bu arada NATO Genel Sekreteri'nin bu haberlerin ardından 'NATO'nun İran'a müdahale niyeti yok' şeklindeki açıklamasının bir anlamı olabilir mi? Kaldı ki NATO'nun ABD'ye hayır demesi mümkün mü?

İran'a yönelik en azından şimdilik NATO destekli İsrail, ABD ve İngiltere üçlüsünün saldırı hazırlığı içinde olduğu yönündeki haberler dünde medyada yer almaya devam etti. Hatta, belli merkezlerden servis edildiği açıkça görülen haberlerde İran'da var olduğu ileri sürülen nükleer tesislerinin yerlerini gösteren harita bile devreye sokuldu. Ne imiş?.. İran nükleer çalışmalarını 40 ayrı tesiste yürütüyormuş ve bu tesislerin yerleri tespit edilmiş. Üçlü çete İran'a saldırıya geçerse bu noktaları vuracakmış.

Bu noktada söylenecek çok söz olmakla birlikte eğer İsrail gazetesinde yer alan haberdeki gibi İsrail 1200 kilometre menzilli nükleer başlıklı füzelere sahip ise bilinmelidir ki hedef kesinlikle sadece İran olmayacaktır. Hangi ülkeyi kendisi için engel görürse oraya yönelmesi muhakkaktır. Bu bakımdan şimdilik hedef sadece İran görünüyor diye gelişmeleri sessizlikle karşılayan bölge ülkeleri bilmelidirler ki bir gün sıra kendilerine de gelecektir. Bu arada özellikle NATO üyesi ülkelerin bu örgütü İsrail'in ve Siyonizmin emrine tahsis etmeleri dünyayı saracak bir savaşa zemin hazırlar. Mazlumlar sürgit zulme karşı sessiz kalmazlar/kalamazlar.Çünkü kaldıkları takdirde bir gün kendilerine de yaşama hakkı tanınmayacağını unutmamaları gerekir. Sözün özü, bu düzenin daha fazla sürmesi mümkün değildir. En kısa zamanda adaleti esas alan yeni bir dünya düzenine ihtiyaç vardır.