Dersim Katliamı ve Resmi İdeoloji
Dersim Katliamı ile ilgili olarak yapılan açıklamalar ve yayınlanan kitaplar konuyu zaman zaman gündeme getiriyor ama bir süre sonra olay unutulmaya terk ediliyor. Son olarak CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün'ün açıklamaları koynu gündeme taşıdı. Aslında Aygün daha önce söylenmemiş bir şey söylüyor değildi. Bunca yazılmaya ve konuşulmaya rağmen Aygün'ün sözlerinin tartışmayı alevlendirmesinin sebebi kendisinin CHP milletvekili olması ve Dersim katliamından CHP'yi sorumlu tutmasıdır. Buna ister bir öz eleştiri deyin ister resmi ideolojinin sorgulanması... Netice itibariyle resmi ideoloji sorgulanmadan ülkemizin son 80 yılının doğru okunması mümkün değildir.
Dikkat edilirse Hüseyin Aygün'ün sözleri üzerine iki farklı taraf ortaya çıktı. Bir taraf CHP çatısı altında yer alanlar ve resmi ideolojinin sorgulanamayacağını/sorgulanmaması gerektiğini ileri sürenler ile artık bir takım tabuların yıkılması gerektiğini belirtenler. Bu arada bir kesim daha var ki bunlar olayın sorumluları konusunda farklılık gösteriyorlar. Hüseyin Aygün açıklamasında Dersim katliamının CHP'nin tek parti iktidarı zamanında gerçekleştiğini ve olaydan Atatürk'ün de haberinin olduğu söylemek suretiyle bir bakıma CHP ve Atatürk'ü tartışma ortamına çekmiş oluyordu. Buna karşılık bir kesim Atatürk'ün olayla ilgisi olmadığını, çünkü Dersim olayları yaşanırken Atatürk'ün ağır hasta olduğunu söyleyerek katliamdan tek başına İnönü'yü sorumlu tutarak Atatürk'ü aklamaya çalışıyor. Bir başka kesim ise olaydan Bayar'ın sorumlu olduğunu, dolayısıyle Dersim katliamının Atatürk ve İnönü ile bir ilgisinin olmadığını ileri sürerek diyebiliriz ki CHP'yi bu katliamdan uzak tutmanın gayreti içine giriyor. Halbuki Dersim olayı çerçevesinde şahıslardan ziyade Cumhuriyet ile birlikte oluşturulan resmi ideolojinin sorgulanması gerekiyor. Resmi ideoloji ve resmi ideoloji yandaşlarının mantalitesini ve durumlarını tespit etmeden ne Dersim katliamı çerçevesinde ne de benzer diğer olaylarda doğru bir sonuca varmak mümkün olur. Sorun topluma bir avuç elitin dayattığı resmi ideolojidedir. Ne yazık ki bu dayatma giderek zayıflamış olsa da hâlâ etkisini sürdürüyor. Peki toplumun geçmişi ile yüzleşmesini engelleyen resmi ideoloji nedir? Ne gibi sonuçları olmuştur? Bu sorulara çeşitli cevaplar verilebilir ama sanıyorum şu cevap yeterlidir: "Geçerli resmi ideoloji, toplumun kendisi hakkında düşünme yeteneğini dumura uğratmaktadır. Bugün Türkiye'nin kendi yolunu bulabilmesi 'sağlıklı' bir kalkınma yoluna girebilmesi, uluslararası düzeyde saygın bir ülke konumuna gelebilmesinin önündeki en büyük engel 'yapay' bir resmi ideolojinin varlığıdır." (1)
Bu yapay ideoloji nasıl ve kimler tarafından oluşturuldu? "Cumhuriyetin yeni yönetici elitinin ve dayandığı sınıfların ihtiyacı olan bu resmi ideolojiyi oluşturmak da İttihatçı artıklarına ve onların devamı olan Cumhuriyet aydınlarına düşecekti" (2) öyle de oldu.
Sanıyorum Dersim olaylarını doğru anlayabilmek için şu tarihi süreci doğru kavramak gerekiyor. "Tanzimatla başlayan dışarıdan 'düşünce' ve 'kurum' ithal etme süreci, 1920 ve 1930'lu yıllarda fanatik bir inkarcılıkla sürdürüldü. Merkezi otoritenin güçlendirilmesinin sağladığı olanakların da yardımıyla Kemalist iktidar, tarihte eşine az rastlanır bir inkarcılığı dayattı. Bu kendi geçmişimizi toptan inkar etmek biçiminde tezahür etti. Bu yüzden Takrir-i Sükun terör rejimi altında insanlara şapka giydirildi. Arapça-Farsça melezlenmesidir diye Osmanlıca bir çırpıda yok sayıldı. Arap alfabesi Latin alfabesiyle değiştirildi. Bütün bunlar 'inkılap' sayıldı. Bekçiliğini yapmak da, Cumhuriyet aydınlarına düşecekti. Zora dayanarak yapılan 'inkılaplar', ancak zora dayanarak korunabilirdi. Aydınların açmazı da buradaydı. Zorla yapılan inkılapların zora dayanarak korunduğu bir ortamda aydınlar, antidemokratik bir resmi ideolojinin üreticisi, yayıcısı ve sürdürücüsü olacaklardı. Şapka giymeyi reddettikleri için idam edilenlerin 'gerici' oldukları konusunda fetva vereceklerdi."(3)
Dersim katliamı çerçevesinde sürdürülen tartışmalarda hala bu aydın tipini görmek mümkün değil mi?
Bu bakımdan gerçek anlamda özürlükçü yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Ve yeni anayasa hazırlama çalışmaları bazı çevrelerin gerçek çehrelerini görmek hususunda ayna görevi yapacaktır. Çünkü, resmi ideoloji yandaşları özgürlükçü bir anayasadan yana olmazlar/olamazlar. Özgürlükçü bir anayasaya evet demeleri kendilerini inkar ve bindikleri dalın kesilmesi anlamına gelecektir.
Ne şekilde ifade edilirse edilsin ülkenin resmi ideoloji dayatmalarından ve dayatmacılardan kurtulması gerekiyor ve bunun yolu halk bilmez sadece bir biliriz anlayışının yıkılmasından geçiyor.
1) Paradigmanın İflası-Resmi İdeolojinin Eleştirisine Giriş (Fikret BAŞKAYA)
2) Age
3) Age
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.