Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Nazlının Hikâyesi

Nazlının Hikâyesi

Salondaki antika abajurun yokluğunu fark etmeseydim Nazlı’nın hikâyesini hiç bilmeyecektim. İzmir’e amcam kızlarına gitmiştim. Amcam kızları Erzurum’dan çıktıktan sonra hep kirada oturdular. Ama gittikleri her yere ayrıldıkları konaklarının havasını birlikte taşıdılar. Onların evine misafir olmuşsanız, görmüş geçirmiş zamanların hatıralarını muhafaza eden eşyaların insanla bütünleşen gerçek değerini hissedersiniz.

İşte Nazlı oradan oraya hoplaya zıplaya oyun oynadığı esnada, bu eşyalardan birini, o güzelim abajuru düşürüp cam fanusunu kırmış. Ona bağırmamışlar, yalnızca sitem etmişler. Ama evin havasına tamamen uyum sağlamış olmalı ki, kabahatinin farkındaymış. Kaçıp arka odaya saklanmış. İhtiyacı durumunda duvar diplerinden sine sine gidiyor, işi bitince tekrar odaya dönüyormuş. Birkaç gün sonra Zeynep, “Nazlı artık saklanma, biz sana kırgın değiliz, yanımıza gel” diye çağırınca sevine sevine gelmiş Zeynep’in kucağına oturmuş.

Nazlı’yı sokakta ağaçların arasında görmüşler. Minicik korumasız bir yavru kedi. Abla kardeş yüz yüze bakmışlar. Suna abla temizlik hususunda titizliği bilinen hanımlardan, ama merhameti titizliğinden fazla. İki kardeşin de aklından aynı şey geçiyor. Yavru kedi kendine gelene kadar bakıp tekrar sokağa bırakmak. Ama mizaçlarını biliyorlar, sonrasında sokağa salamazlar. Yollarına devam etmek istiyorlar. Kedicik merhameti hissediyor, peşlerine takılıyor. Çaresiz kucaklayıp eve getiriyorlar. Yeni misafirin adını Nazlı koyuyorlar.

On beş gün güzelce temiz pak baktıktan sonra aşı için veterinere götürüyorlar. Veteriner yavrunun üç aylık olduğunu söylüyor, aşısını yapıyor. Eve geliyorlar. Kedi huzursuz, ateşleniyor, ishal oluyor. Ellerinden gelen ihtimamı gösteriyorlar, ama nafile. Üstelik aşı yeri yara oluyor ve yara kapanmıyor. Aşı yapılan enjektörden şüpheleniyorlar. Bir hafta sonra tekrar veterinere götürüyorlar. Veteriner enjektörde problem olmadığını söylüyor. İshalini kesmek için üç gün kendi gözetiminde tutuyor. İshal duruyor ama hayvanın durumu düzelmiyor. Veteriner, “siz bunu başınıza dert aldınız” diyor ve götürüp hayvan hastanesine bırakmalarını tavsiye ediyor.

Zeynep, yavruyu lacivert bir havluya sarıp yola koyuluyor. Nazlı yol boyunca başını kaldırıp kaldırıp beni bırakma dercesine Zeynep’in yüzüne bakıyor. Tabii bırakılamıyor. Zeynep onu başka bir veterinere, Emre Beye götürüyor. Hastalığı anlaşılıncaya kadar bir sürü testler ve tahliller yapılıyor. Nazlıcık bu işlerden öylesine ürkmüş ki, Emre adının, ilacın iğnenin ne demeye geldiğini anlar olmuş. Lafı geçince koşup dolaplara saklanıyormuş.

Nihayet kediciğin eyds olduğu anlaşılıyor. Anneden geçmiş. Bilindiği kadar kediden kediye geçen bir virüsmüş, başkalarına bulaşma ihtimali yokmuş. Ne olursa olsun adı ürkütücü. Veteriner haklı olarak, “artık bize getirmeyin, diğer kedilere de bulaşır. O bununla yaşayacak, ben gelir tedavisini evde yaparım” demiş. İnsan evladıymış, pahalı iğneleri olan bu tedavinin yarı parasını almamış. Zeynep tedirgin olmasınlar diye Suna Abladan ve çevreden hastalığın adını gizlemiş. Sık sık evin her tarafını mikrop üremesin diye dezenfekte ederek temizlemiş.

Nazlı üç yaşına doğru iyiden iyiye kötülemiş. Direnci tükenmiş. Ağzında yaralar açılmış. Amcam kızı mamayı avucunda ezerek kediciğin ağzına tutuyormuş, o da boynunu uzatıp yemeye çabalıyormuş.. Önce haftada bir teskin edici iğneler yapılmış. Sonunda veteriner, “artık toparlayamaz, uyutmamız lazım” demiş. Onu yine havluya sarıp götürmüşler. Bu defa veda edercesine yine dönüp dönüp Zeynep’in yüzüne bakmış.

Nazlı evin her köşesinde hatırasını bırakarak gitmişti. Tıpkı kırdığı abajur gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Belkıs İbrahimhakkıoğlu Arşivi