Stratejik kaos
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün şike yasasını veto etmesiyle TBMM’nin itibarı büyük bir yara almaktan kurtuldu.
Şike konusunda tavrımızı net biçimde ortaya koyarak hatayı yapan kim olursa olsun hakkın ve haklının yanında duracağımızı gösterdik.
Bu süreçte Yazı İşleri Müdürümüz Ali Karahasanoğlu’nun etkili yazıları ve ana sayfamızda yer alan önemli haberlerimiz oldu.
Neticede şike belasını defetmiş bulunuyoruz.
Ama Türkiye’de tehlikeler geçmiş değil.
Çünkü şike olayının da, tutuklu gazeteciler için yazılıyormuş izlenimi veren yazıların da asıl hedefinde, Özel Yetkili Mahkemeler’in kaldırılması ve tutukluluk sürelerinin kısaltılması var.
Yani darbecilerin serbest bırakılması.
Bunu son dönemde örtülü ve son derece profesyonelce yapmaya başladılar.
Serdar Turgut, artık insanların yaşam tarzına müdahale edildiği korkusunu aştıklarını, ancak oylarının AK Parti’ye dönmesi için Silivri Sendromu’na takıldıklarını anlatıyor:
“Silivri’de tutuklu bulunanlara bir büyük haksızlığın yapıldığı fikri, ülkenin her yerinde ve belki de daha çok sahillerimizde mevcuttur. Artık zamanı geldi deyip kendi yaşam tarzıma karışırlar korkusunu aşıp artık AKP’ye gidebilecek insanları Silivri sendromu engelleyebilecektir. AKP Silivri sendromunun artık kendilerine zarar verdiğini ve daha da güçlenmelerinin önüne set çektiğini görmelidir. Kısa süre önce Silivri sendromunun Gülen cemaati hakkındaki algıyı da kötü etkilediğini yazmıştım. Hem bu algının artık ortadan kalkması hem de AKP’nin önüne çekilen setin artık yıkılması için Silivri sendromunun bitirilmesi gerekiyor.”
AK Parti ve Başbakan’a “Sizler süpersiniz, bu gidişle CHP’nin kalelerini bile yıkacaksınız, Silivri işini artık tatlıya bağlayın da oylarınız daha çok artsın” diye sağdan güzelce yaklaşmış.
Çok profesyonelce ama yerse...
Ergenekon konusunda olay kapatılamaz boyuta geldiği için mücadele çok çok ince biçimde yürütülüyor.
PKK konusunda ise halen eski yöntemler kullanılıyor.
Üniversiteli bir genç önceki gün Diyarbakır’da miting dönüşü sırtından vuruldu.
Hemen manşetlere polis çekildi.
Sanki PKK daha bir ay önce iki uzman çavuşu ensesinden vurarak infaz etmemiş gibi.
Silahın polisin elinde olmayan, 7,65 çapında çıkması, Vali’nin açıklamaları umurlarında bile değil.
Taraf ve Birgün’ün olağan şüphelisi polis...
Serdar Akinan ve Banu Güven, Fıratnews’in diliyle “Polis infaz ediyor kimsenin sesi çıkmıyor” diye yazdı.
Bu tür iddialar Devletin mafya düzeyine tenzili için bir merhale.
Devlet bir cinayetin faili olursa, her suçun olağan şüphelisi yapılabilir.
Bu girişimler, hoşnutsuzluğun isyan hareketine dönmesi için terör örgütünün kazanmak istediği bir aşama.
PKK iddialarının sonu mu var?
Ulusalcı güçlerin PKK’yla organize çalışmaları strateji gereği hayli bariz hale geldi.
Serdar Akinan’ın Fıratnews’le söylem örtüşmesine gireceği kimin aklına gelirdi.
Ama daha karmaşığı var.
İran Press TV ve Tahran Times’a konuşan Kılıçdaroğlu, “Türkiye, Suriye’nin içişlerine karışarak büyük hata yapıyor. Hükümet hakim güçlerin taşeronu oldu” demiş. Yeniçağ da bunu manşet yapmış.
CHP liderinin Yeniçağ’a manşet olmasının ilginçliğini mi değerlendirsem, yoksa CHP’nin Baas rejimiyle kontağını mı?
CHP’nin daha düne kadar “gerici rejim ihraç ediyor” diye vebalı gibi davrandığı İran için CHP lideri muteber bir figür olmuş, medyası çarşaf çarşaf yayın yapıyor; CHP’nin lideri de Şii İran basınına, Nusayrilerin hakim olduğu Suriye’yi savunuyor.
Kılıçdaroğlu’nun Suriye konusunda Türk dış politikasını İran’a şikayet etmesinin elbette mezhepsel bağlantısı var.
Ama bence daha ötesi Türkiye’nin bölgesel etkisinin kırılması için büyük güçlerin Şii kartını oynamaya başlaması.
Son günlerde dikkat edin ABD ve İngiltere ile İran arasında her gün başka gerilim haberini servis ediyor uluslararası ajanslar. Ve bu durum İran’ın itibarının bölgede artmasından başka bir sonuç doğurmuyor.
İran’a ise asla zarar verilmiyor.
Anlayacağınız hiçbir cepheyi boş bırakmıyorlar.
Ne Ergenekon, ne PKK, ne de İslam aleminin içine ihtilaf kurdunu düşürecek Şia...
Bizimkiler Ergenekon’un belini kırdık diye düşünüyor ama kırılan sadece mevcut kadroları ve stratejileri.
Karşımızdaki tehlike: Rehavet...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.