Son Menderes'i uğurlarken
Bizim nesil tek parti döneminden çok partili hayata geçiş döneminin sancılarını yaşamış bir nesildir. Ve öyle sanıyorum 1946'dan itibaren toplumda ortaya çıkan CHP ve DP ayrışmasını bugünün şartları içinde geriye bakarak değerlendirmek insanları sağlıklı bir sonuca götürmeyebilir. Aynı kökten gelmiş iki parti olmakla birlikte bu ayrışma toplumda sağ-sol nitelendirmesini güdeme taşıdı. Bugün bazıları geçmişe dönük değerlendirme yaparken 'Ha Demokrat Parti ha CHP ne farkı var' gibi bir değerlendirme yapmaktadırlar. Halbuki tek parti uygulamalardan yılmış kitleler için DP bir kurtuluş ümidi olarak doğmuştu. DP'nin bu ümidi ne ölçüde karşıladığı elbette tartışılabilir. Ama dedem için DP ile CHP akla kara kadar bir birbirinden farklıydı. En azından dedem öyle düşünüyordu ve bu sebeple de ilçemizde DP'nin ilk ilçe teşkilatını örgütleyen kişi olmuştu. Aslında dedemin Demokrat Partililiği fikri bir ayrışmadan ziyade CHP'nin uygulamalarına duyulan tepkiye dayanıyordu. Kısacası DP, CHP'ye karşı bir tepki hareketiydi. En azından halk böyle algılamıştı. Bana göre de dedemin tepkisi haklıydı. Çünkü o yaşadıklarına göre DP saflarında yer almıştı. Bunların neler olduğu bugünkü yazımın konusu dışında, ileride yeri geldiğinde bunlara döneriz.
Kısacası DP'lilik bana Dedem'den miras. Halbuki babam dedem gibi düşünmüyor, CHP'yi savunuyordu. Ben kendime çocukluk günlerimden itibaren dedemi yakın buldum, siyasi düşüncelerimi de dedem şekillendirdi.
27 Mayıs 1960 darbesini Ankara'da lise yıllarımda yaşadım. Yassıada mahkemelerini de yine Ankara'da radyodan dinledik. Bir DP'li olarak o günler içimizde bitmeyen bir acı olarak sürüp gelmiştir. İdamlar ise darbecilere ve CHP'ye DP'lilerin duyduğu öfkeyi artırmıştır. Netice itibariyle siyasi yasaklar sona erip partilerin kurulmasına izin verildiğinde DP'nin devamı olarak algılanan Adalet Partisi DP'lilerin yeni buluşma yeri oldu. AP'nin ilk genel başkanı Ragıp Gümüşpala'nın vefatının ardından yapılan ilk kongreye iki liste ve iki genel başkan adayı ile gidilmesi, yarıştan Süleyman Demirel'in Sadeddin Bilgiç karşısında galip çıkması sanıyorum AP içindeki DP kökenlilerin kafasını karıştırmaya başladı. Bir bakıma ilk ayrışma ortaya çıktı. Bu ayrışma o dönemde benim için de bir yol ayrımı oldu. Buna rağmen AP kadroları DP mirasını tepe tepe kullandı. Bunun için zaman zaman eski DP'lilerin çocuklarına listelerinde yer vermeyi ihmal etmediler. 1970 yılına gelindiğinde artık toplumda AP ve CHP dışında yeni siyasi oluşumlar taban tutmaya başladı. MHP ve 1969 seçimlerine bağımsız adaylarla giren ve Milli Görüş hareketinin ilk adımı olan eylem siyasette etkili olmaya başladı.
Bu arada DP deyince herkesin aklına rahmetli Adnan Menderes geliyordu. Yani DP demek Adnan Menderes demekti ve AP içinde menderes soyadı daima ilgi gördü. İlgiyle birlikte bir takım korkuların da kaynağı oldu. Ne var ki Adnan Menderes'ín üç oğlundan birisi intihar etti diğeri de şüpheli bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Geriye sadece Aydın Menderes kalmıştı. Aydın Menderes siyasete uzak durmadı ama hırsla da asılmadı. Attığı adımlar denemeden ibaret kaldı. Söz gelimi DP mirası bizim hakkımız deyip o mirasa el koyanlar ile ciddi bir mücadeleye girmedi. Girdiyse de başarılı olamadı. AP'den koparak Demokratik Parti'yi kuranların yanında yer alarak bu partinin Aydın İl Başkanı olarak siyasete atıldı. Ne varki bu tepki hareketi içinde yer alan ekip çabuk dağıldı. Demirel ile uzlaşarak yeniden eski yerlerine döndüler. Aydın Menderes'de bu sebeple 1977'de AP listesinden milletvekili seçildi. Arkadan 12 Eylül 1980 darbesi geldi. Siyasi yasaklar dönemi başladı.
Aydın Menderes uzun süre siyaset dışı kalmayı sürdürdükten sonra 1993'te kurucusu olduğu Büyük Değişim Partisi'nin Genel Başkanı oldu. Daha önceden de kendisiyle tanışıyor olmamıza karşılık Aydın Menderes ile yakın temasım bu dönemde oldu. Birlikte partisinin Karaman'da düzenlediği etkinliklere katıldım. Bu gidiş geliş sırasında ve düzenlediği basın toplantısı münasebetiyle yakından tanıma fırsatım olmuştu. Güven veren bilgili bir liderdi ama, partisinin geleceği konusunda iyimser bir görüntü ortaya çıkmıyordu.
Daha sonraki yıllarda Refah Partisi'ne katıldı ve katılış sırasında yaptığı, "Pazara kadar değil mezara kadar Refahlıyım" dediği konuşmayı izleyenlerdenim. Aydın Menderes'in Refah Partisi'ne katılması beni mutlu etmişti. Belki DP köklerinden geliyor oluşumun bunda önemli bir rolü vardı.
Refah'ta bulunduğu süre içinde çeşitli zamanlarda birlikteliğimiz ve sohbetlerimiz oldu. Ancak, bir kaza haberinin ardından hayatın akışı Aydın Bey için yeniden değişti. Kendisini önce Ayaş'ta kaldığı rehabilitasyon merkezinde ziyaret etmiş, hem şifa dileklerimiz iletmiş hem de güncel olayları değerlendirme imkanı bulmuştuk. Daha sonraki günlerde kendisini evinde ziyaret etmiştim. Kısacası insan olarak üzerimde hep olumlu güzel duygular uyandırmıştı. Buna karşılık yılların verdiği acıların oluşturduğu birikiminde hayatındaki etkileri hep seziliyordu.
Allah mekanını cennet etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.