Zihniyet bulanıklığı
Ziya Paşa meşhur Terkib-i Bendindeki şu beyitte sûret-i Hakktan görünüp alacasını içinde saklayanları ne güzel tarif etmiş, pek rengine aldanma felek eski felektir / zira feleğin meşreb-i na sazı dönektir.
Saflıkta, daha doğrusu iyi niyette bizim üstümüze bir millet daha yoktur galiba. Bir yabancı Müslüman mı oldu veya birileri bizden yana hoşumuza giden laf mı etti hemen bütün imkânlarımızı harekete geçiririz. Evimizi açarız, lokmalarımızı büyük parçaları onlardan yana ayırarak paylaşırız. Tevazuun en âlâsını göstererek önlerinde neredeyse iki büklüm oluruz. Hâsılı yakınlarımızdan esirgediğimiz ihtimamı onlara kat be kat sebil ederiz. Kime ve neye hizmet ettikleri, neden değiştikleri, bu değişikliğin samimiyeti hususunda sorular sormak aklımıza bile gelmez.
Hüsn-ü zanla düşünmek güzel ahlâk özelliğidir. Ancak ferasetli olmak da mümin kulun vasıflarındandır. Bu insanlara yakınlık gösterelim elbette, ama yapıp ettikleri hususunda temkini elden bırakmamak kaydıyla. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de dışarıda plânlanan oyunlar, bizden biri olarak içimize sokulan aktörlerle sahneleniyor. Düşmanın merdinden korkulmaz. Namertlerin sinsiliği yıkar insanı.
Batının çıkar hesapları içerisinde yer alan Ermeni meselesi de yine içimizdeki bu aktörlerin gayretiyle yol kat etti, daha da edecek. Nihai hedefleri neyse (Allah fırsat vermesin) gerçekleştirinceye kadar ısıtıp ısıtıp ortaya getirecekler. İstediğimiz kadar 1915 hadiselerinin öbür yüzünü, yaşanmış hikâyelerimizi anlatalım, onlar ezberlerini emir eri itaatiyle yerine getirmeye devam ediyorlar. Fransızların sözcülüğünü yapan kalemlere bakın, Allah rızası için bir kere olsun acaba deyip dönüp Maraşta, Muşta, Erzurumda, Vanda yaşanmış facialara baktılar mı? İşin o tarafına kulaklar sağır, vicdanlar kör. Hakmış, hukukmuş, insanlıkmış bütün bu değerleri (neye güdümlenmiş, neye şartlanmışlarsa bir kısmı da neyle görevlendirilmişse) işlerine geldiği gibi kullanırlar. Önceki yazımda geçen haçı koynunda gizli deyimini soranlar oldu. O deyim işte böylesi insanlar için kullanılır.
Elimde Cemal Aydının yayıma hazır hâle gelen Taşa Kazınan İhanet isimli kitabının sureti var. Kitapta yer alan Per Laşez Mezarlığında bulunan Ermeni anıtının kitabesindeki ifadeleri ibretle okuyacaksınız, tam bir kara mizah. 1914-1918/ 1939-1945 yıllarında Fransa için ölen Ermeniler övülüyor. 1914-1918 yıllarında Fransa için nerelerde öldüklerini de utanmadan zikrediyorlar. Emperyalist emelleri için işgal ettikleri topraklarda, yani bizim topraklarımızda. Emperyalist Fransa ile Ermeni işbirliğini sergileyen bu belge neden hiç dile gelmez? Kitap baştan sona bir kısmını hiç bilmediğimiz çarpıcı misallerle dolu. Yazar ayrıca Batı vahşetinin temelinde hangi inancın yattığını da açıklıyor.
Oysa bizim kültürümüzün inanç temeli hak konusunda bütün insanlığı kuşatır. Meselâ Sultan 2. Mahmut ve Sultan Abdülmecidin Ermeni Patrikhanesi için çıkardıkları fermanlara bakalım. O fermanlarda Patrik ve Ermeni cemaatinin hakları ve güvenliği için nasıl ince ayrıntılara yer verildiğini okusanız gözleriniz yaşarır. Fransızlara insanlık adına örnek olabilecek niteliktedir. Bu fermanlar neden yayınlanmaz?
Dediğim gibi binlerce belgeyi gözlerinin içine de soksak nasipsizlere ne anlatabiliriz? Çünkü demokrasi sırıtkanlığının arkasında faşizmin sopasını saklayanlardan hayır beklenmez. Kork ondan ki, korkmaz Allahdan, dememişler boşuna.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.