Ermeni komitacıların maksadı neydi?
25 Şubat’ı 26 Şubat’a 1992’de Karabağ’ı ele geçirmek isteyen Ermeniler Azerbaycan’ın Hocalı kentinde Türklerle ilgili hesaplarına aynı maksatlı yeni bir kayıt düşürerek Anadolu’daki olayları hatırlatan benzer katliamlar yapmışlardı. Katliamın 20. Yılı dolayısıyla bugün Taksim’de saat 14’de, Hocalı Katliamını Anma Gönüllüleri Komitesi tarafından bir tören düzenleniyor. Ermeni tezlerini benimseyenler bu hareketin siyasi bir düzenleme olduğunu düşünüyorlar. Bu tarz düşünenler keşke Ermeni tezlerinin perde arkasını da aynı pencereden görebilseler. Ancak o zaman gerçek barıştan söz edebiliriz.
Çok yakın bir tarihte acabalara yer bırakmayacak kadar açık, net ve bütün Dünyanın gözü önünde cereyan eden Hocalı katliamını, Ermeni halkıyla aramıza kin duvarları çekmek için değil, böylesine acı olaylar tekrarlanmasın diye masaya yatırmalıyız. Hocalı katliamı, tehcire götüren olayların 21. Yüzyıla taşınan uzantısıdır. Tehcir öncesi emperyalist güçlerin kışkırttığı komitacıların maksadı neyse Hocalı katliamını yapanlar da aynı niyetle harekete geçmişlerdir.
Geçenlerde kanalın birinde İsak Alaton’un konuşmasını dinledim. Ermeni meselesiyle ilgili olarak, yaşanmış bir hadiseyi inkâr etmenin çok rahatsız edici ve öfkelendirici olduğu mealinde bir şeyler söyledi. Doğrudur, üstelik acıların bire bir muhatabı olmuşsanız. Sayın Alaton son zamanlarda sıklıkla bu meseleler üzerinde beyanatlar veriyor. Yaşı, bilgisi ve tecrübeleri yol gösterici olabilir. Ama göz göre göre yaşanmışlığın bir yanından bakıyorsa inandırıcı olmaz. Yaşı eskileri bilmesine çok müsait. Meselâ Ermeni komitacılarının faaliyete geçtikleri zamanlarda Avukat Haçik, Gedikpaşa Başpapazı Dacad Vartabet, tüccar Karagözyan, kandilci Onnik, Apik Uncuyan, polis Markar, Meclis-i Ruhanî üyesi Mampre Vartabet, Hacı Dikran, Mıgırdıç Tütüncüyan’ı kimler, niye öldürdü? Antranik Marşı’ndaki, “Antranik kardeş, gidelim Türkiye’ye/Kıralım Türkleri, olsun Ermenistan” mısralarının ne anlama geldiğini, hayırsever misyonerlerin faaliyetlerini, tehcir öncesi kurulan ve bir kısmının sonradan ismi değişmiş olan sayısız derneklerin hangi çalışmaları yaptıklarını, meselâ 12 yaşlarında olan amcamın yakılmak üzere Erzurum’da camiye niye kapatıldığını (Alarko şirketi, sözleşmelerini rahmetli hala oğlumun noterliğinde yapardı, sanırım kendisini de tanıyorlardı. Belki sayın Alaton bu hikâyeleri ondan da dinlemiştir diye bahsediyorum), bize anlatabilir.
İşin doğrusu Ermeni meselesinin bütün yönleriyle konuşulması her iki tarafın da hayrınadır. Hakikatin özü çıplak gerek denmiştir, ama bahane üretmeden. Arşivler açılsın deniyor, arşivlere bahane bulunuyor, tarihçiler konuşsun deniliyor, tarihçilerin psikanalizine geçiliyor, kurtla kuzu hikâyesi misâli yani. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Ermeni meselesine ait olayların nasıl başladığı ve nasıl geliştiğine dair belgesel bir film yaptı, isteyen internetten izleyebilir. O belgeselde anlatılanların neresini kabullenip neresini kabullenmediklerini bir de Ermeni soykırımını hararetle savunanlar dile getirsinler. Soykırım savunucuları, Muş’ta, Erzurum’da, Ardahan’da, Maraş’ta, Kars’ta yaşananları anlatmaktan neden çekiniyorlar, niye hiç bahsetmiyorlar? Camilere tıkılıp toptan yakılan Ermeniler olmuş mu, meselâ? Açıklıksa açıklık, bunların dile getirilmeyişinin sebebi ne ola?
Ateş düştüğü yeri yakar. Milletin çoluğunun çocuğunun organlarını doğrayacaksın o da karşılık vermeyecek, bu ancak ateşlerde pişe pişe ölmeden evvel ölen veli kulların işi. Savaş yıllarının acıları üzerine sinsi plânlar tezgahlamak ise, kinle beslenen küçük insanların özelliği.
Tehcire götüren hadiseleri, oynanan oyunları, kendi içimizdeki gafilleri, ittihatçıların sorumsuzluklarını, ihanetleri alkışlayanlarımızı etraflı şekilde tarihçi Altan Deliorman’ın, “Türklere Karşı Ermeni Komitacıları” kitabından okuyabilirsiniz (0212 531 b87 46 – 0212 532 24 18)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.