28 Şubat itirafçılığı nereye kadar!..
BU sene 28 Şubat bir başka yansıyor medyaya. Yapılan açıklamalar Jean- Jacues Rousseau'nun itiraflarına döndü. Rousseau 'İtiraflar' isimli kitabında hayatının hemen tüm gizli yönlerini anlatır. Aile düzenini bir türlü sağlayamayışın,kayınvalidesi ve eşinden çektiklerini, çocuklarının hemen tamamını yetiştirme yurtlarına verdiğini, bu arada bir takım sapıklıklara muhatap olduğunu anlatır.Bu arada aynı Rousseau'nun 'Emil' isimli 'Terbiyeye Dair' bir kitabı daha vardır.Bu iki kitabı bir arada değerlendirdiğinizde bir çelişkiler yumağı ile karşı karşıya olduğunuzu görürsünüz.Elbette, pek çok olumsuzluklar ve yanlışlarla birlikte bir insan bir takım doğru değerlendirmelerde de bulunabilir. Ancak, önemli olannın davranışlar mı yoksa söylenenler mi noktasından meseleye bakarsanız söyledikleri ile yaptıkları birbirine uymayan insanlara karşı fazlaca bir güven de duymazsınız. Bu arada Rousseu'nun Fransız Devriminin fikir babası olduğunu, toplumların özgürleşmesi konusunda verdiği mücadeleyi de hatırladığınızda Rousseau karşınıza bir çelişkiler yumağı olarak çıkar.
Derdim elbette bir Rousseau değerlendirmesi yapmak. Zaten artık Rousseau eski popülaritesini bizde de anavatanı Fransa'da da yitirdi. Artık insanlar Fransa'ya demokrasi ve özgürlüklerin vatanı olarak bakmıyor.Çünkü; şu anki Fransız yöneticilerinin de böyle bir derdi yok.Dünyamızda artık çıkarların sözü geçiyor. İnsanlar için en değerli şey iktidar ve buna bağlı olarak maddi ve manevi çıkarlar. Bu bakımdan beni şu anda ülkemiz ve son 15-20 gündür 28 Şubat vesilesiyle söylenenler ve yazılanlar ilgilendiriyor.Durup şöyle bir düşündüğümde bu defa 28 Şubat etrafında sürdürülen açıklamaları bir bakıma "28 Şubat İtirafçılığı" gibi görmeye başladım.
Çünkü bugün büyük bir pişmanlık içinde olduklarını söyleyenler, bununla da yetinmeyerek bir takım itiraflarda ve ispiyonlarda bulunanları o günlerde demokrasi ve özgürlükler, bir başka ifade ile devlet-millet nutukları atarak ülkeyi yaşanmaz hale getirmişler,demokrasi ve özgürlüklerin rafa kaldırılmasına alkış tutmuşlardı.Böyle olunca benim Rousseau'yu hatırlamam ve onun 'İtiraflar' ve 'Emil' isimli kitaplarını gündeme getirmem yanlış olur mu?
Kendi çocuklarına babalık yapmamış ya da yapamamış bir kişinin başkalarına çocuk terbiyesi üzerine nutuk atması ciddiye alınabilir mi? Söylediklerine itibar edilir mi, etmek gerekir mi? Çünkü önemli olan uygulamadır. Söz gelimi günde beş yüz defa namazın faziletinden bahsetseniz namazı kılmıyorsanız bu görevinizi yerine getirmiş olur musunuz?
O sıkıntılı günlerde, halkın seçtiği insanları bir takım işbirlikleri ile iktidardan uzaklaştırmak isteyenlere destek verenlerin bugün itirafnameler yayınlamaları o günkü suçlarını ortadan kaldırır mı?
Bu vesileyle üzerinde durulması gereken bir başka husus daha olduğunu düşünüyorum. O gün darbecilere sivil destek sağlayan patronundan çalışanına pek çok meslektaşımız bunu üç sebepten yapmış olabilirler.Birinci sebep ideolojik ve siyasi mensubiyet olabilir.İkincisi güç karşısından duyulan korku ve güçlünün yanında olma telaşı. Üçüncüsü ise mesleki birikimlerinden ziyade bu meslekte hep bu yanar döner tavırlarıyla yer edinmiş, popüler olabilmişlerdir.28 Şubat Sürecinde de buna uygun davranmışlardır.Yani mesleki zafiyet onları güçlüden yana olmaya itmiştir. Siyasi ve ideolojik mensubiyet sebebiyle sergilenen tavır belki bir dereceye kadar mazur görülebilir ama korku sebebiyle güçlünün yanında yer alma ve meslekte bu yolla yer edinebilme dürtüsü ile yapılanlar sanıyorum ciddi bir karakter zafiyetini de gösterir.
Kaldı ki şu sırada söylenenler söylenemeyenlerin yanında devede kulaktır.28 Şubat süreci mahkemeye intikal edecek olursa daha neler görecek ve duyacağız.O zaman belki itirafçılar kendi kendilerini yeniden değerlendirmeye tabi tutmak zorunda kalacaklar.Ama utançtan başka bir şey bulamayacaklar..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.