Keşke herkes böyle olsa
Ergenekon operasyonu başladığından beri özel yetkili mahkemeler ve savcılıklar üzerinde baskı kurulmak istenmedi değil.
Kimileri işi bu savcı ve hakimleri denize dökmeye kadar götürürken, kimileri engizisyon benzetmeleri yaptı/yapıyor.
Ergenekoncuların bu propagandasına Ergenekoncu medya da gönüllü destek vererek, bu hakim ve savcılar defalarca boy hedefi haline getirildiler.
İsimleri teşhir edildi, haklarında ağır yazılar yazıldı...
Kritik davalarda görevlilerin aileleri bile koruma altında yaşamak durumunda...
Daha sonra buna PKK da eklendi.
Şehitlerimiz için sesi gür çıkmayanlar KCK muhipliğinde sınır tanımayıp, oradan da saldırı dalgası başlattılar.
Ergenekoncular, KCK’cılar, CHP derken sonunda bir kısım gaflet içindeki karşı mahalleye yaranmaya çalışan eski İslamcılar da bu bloğa katıldılar.
Eski İslamcılar diyorum çünkü şu an yaşayış tarzlarının dinle diyanetle alakası yok.
Her cepheden saldırı, hakaret gırla giderken, benim hayret ettiğim bir hal yaşanıyor.
Özel yetkili bu adalet görevlileri motivasyonlarından ve görev bilinçlerinden zerre sapmadan, mesailerine devam ediyor, önlerine gelen suç dosyalarının gereğini yapıyor, muhatabının kim olduğuna ya da ne tür tepkiler, reaksiyonlar doğuracağına bakmadan, ayrımcılığa gitmeden adaleti tecelli ettirmeye gayret ediyorlar.
Bunun son örneği; 28 Şubat soruşturması...
Savcılık, başka gündemlerden, söylentilerden, dedikodulardan etkilenmeden hazırlıklarını tamamlamış, fotoğrafı ortaya çıkarmış, suça odaklanmış ve dosya operasyonu gerekli kılacak aşamaya gelince de zamana-zemine-konjonktüre-güç odaklarına-yaranmaya-tepkilere aldırış etmeden gereğini yapmış.
Herkesin aklından 28 Şubat’la ilgili pek çok popüler isim geçse de savcılık, soruşturmanın hukuksal işleyişinin gereğini popülizme girmeden yapmış gözüküyor.
28 Şubat’ın operasyonel birimi olan Çevik Bir ve ekibine yapıldı ilk operasyon.
Alınanların çoğunun ismini ilk defa duyuyoruz.
Oysa 28 Şubat’la ilgili ne çok konuşulmuş, ne çok yazılmıştı...
Raflar dolusu kitaplar, sütunlar dolusu haberler...
En dehşetli mağduriyeti gazetemiz Akit’in yaşadığı o zalim süreçle ilgili bilmediğimiz şeyler, bilmediğimiz aktörler varmış demek ki.
Savcılık 28 Şubat’ın bu bilinmeyen aktörleri üzerinden operasyonu başlatarak, aslında ortaya daha bilmediğimiz pek çok şey çıkacağının da sinyalini vermiş bulunuyor.
Zalimin zulmünün yanına kar kalmaması çok önemli.
Sadece bir partinin iktidardan alaşağı edilmesi olayı değildir 28 Şubat.
Fert fert çok sayıda insanın hakları, hukukları ağır biçimde çiğnendi.
Bunların adalet önünde cezalandırılması gerekiyor.
Savcılığın hareket noktası bu açıdan oldukça doğru gözüküyor.
Benim için çok daha önemli olan ise; adalet sistemimizin geldiği nokta...
Eskiden en küçük olayda bir taraftan Yargıtay 1. Başkanlar Kurulu, diğer taraftan HSYK, öte yandan YARSAV açıklama yapardı...
Kaos çığırtkanlığı yapılırdı.
Bu kadar hakarete, küfre, haksız suçlamaya, “kaldırılmalı korosu”na rağmen, özel yetkililer ağızlarını açıp konuşmadılar ve yeniden karşımıza “işleriyle” çıktılar...
Keşke herkes çene yapmayı bıraksa da onlar işini daha rahat yapsa...
Gelecekte; Türkiye’de vesayet rejiminin belinin kırılma sürecini, derin yapının bertaraf edilmesini, Gladyo yapısının tasfiyesini, paralel devlet KCK’nın bitirilmesini, 12 Eylül darbesiyle yüzleşilmesini, 28 Şubat’ın akıbetini inceleyecek olanlar karşılarında özel yetkili mahkemeler gerçeğini bulacaklar...
Adaletin sağlam olması çimentomuzdur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.