Darbeci ile kral aynı değil! Saygı gerek
Darbeci, silahını millete çevirerek iktidar olur. Bu geliş tarzı, zorbalığı esas almayı zaruri kılar. Halka hizmetten uzaklaştırır, halkı şekillendirip, kendilerini “bin yıl yaşatacak” zannettikleri zulüm devrimlerine sürüklenirler. Yakın tarihin Rusya’daki, “komünist”; bazı İslâm ülkelerindeki, “BAAS” ve türü, İslâm düşmanlığı zeminine oturan siyonist programlı, zulüm maceraları doğururlar.
Kral, sultan ve emirleri, tek adam görüntüsüne bakarak darbecilerle aynı kefeye koymak ciddi yanlıştır. Kral, sultan ve emirler genelde, devlet düzenini silahla işgal ederek, onu kendi hayalleri istikametinde değiştirmek için milletine zulmeden, silaha dayanan bir grup değil, kabile ve milletinin yönetime getirdiği ve ‘nesilden nesil’e kendi güç ve imkânları nispetinde milletine hizmet etmeye çalışan ailelerdir. Millet ve toplumunu aşağılamaz, gerici ve yobaz gibi yıkıcı ithamlarla tahrip etmezler. Başa gelişleri, milletine silah çekerek değil, fiili veya zımni bir tasviple ortay çıkmış, millet cephesinin insanlarıdır.
Kral ile darbecinin “tek adam kıyafetine” takılarak, “ruh, düşünce ve hedefteki” üstünlüklerini kaybetmek, özü kaybetmektir. Krallıkta sistem ve bünye çağın gerisinde kalmıştır. Ama hastalıklı değil, yetersizdir. Bu üstünlük farkını gösteren son örnek Fas Krallığı’dır. Halkın isteği, kavgasız-kansız, gerçekleşme yoluna girmiştir. Halkın bütünlüğü, ekonomisi tahrip edilmeden, değişimi anlayışla hayata geçirmek imkânı bulunmuştur.
Darbeciye nazaran krallıkla yönetilmek büyük imkândır. Kral milletine ters, ondan korkan ve sindirmek isteyen kimse değildir. Gereken eskinin millet tasvibini, milletin yönetime katılma imkânıyla bütünleştirmektir. Beşşar Esed vahşeti yoktur. Krallık, sarsıntı doğurmadan sağlıklı değişim imkânıdır. Kral ehliyet ve deneyim sahibidir. Değişime direnmeyip, önünde koşma gereğini anlayacak kimsedir. Zorbalığın, görgüsüzlüğe ittiği, “Ne oldum?” delisi ettiği, darbeci gibi görgüsüz, cahil değildir. Fas bu rahmetin örneğidir. İnşallah hızla devam eder. Babası Kral II. Hasan’ın vefatıyla 23 Temmuz 1999’da tahta geçen Muhammed El Sadis, geçen sene söz verdiği tarihte anayasa oylamasına giderek önemli bir başlangıç yaptı. Bu aile, 1666’dan beri Fas’ı yönetiyor.
Bu ulaşım, iletişim ve bilgi yaygınlaşması çağında krallık, emirlik türü tek adam yönetimleri, beklenen hizmetleri yerine getirmenin sosyal imkânına sahip değildir. Halkın, yönetime katılımı zaruridir. Bu katılım, Batı veya Doğu taklidi şeklinde olmamalıdır. Rusya komünizmi arkasından Batı’nın çöküş sinyalleri, siyaseti ahlâkî temelinden yoksun bıraktıklarındandır. Batı taklitçileri ve sömürgelerinin ortaya koyduğu ibretler de bu gerçeğin teyididir.
Dünya yeni bir medeniyete muhtaçtır. Bu medeniyet ahlâkî temellere dayanmak zorundadır. İmansız, lafla ahlâk olmaz. Beklenen medeniyet, çıkar ölçüsüne değil, sağlam ahlâkî temellere dayanmak zorundadır. İnsanlığın muhtaç olduğu, beklenen budur. Bu medeniyet ancak İslâm ahlâkı üzerine kurulabilir. Çıkarcı toplumlarda özgürlük sistemi yaşayamaz.
Kral ve emirliklerin, sistem olarak halk katılımını sağlamakta geride kaldığı ne kadar açık ise; ileri bir siyasi sisteme geçiş için de o derece önemli bir imkândır. Ancak bu imkânın olmazsa olmaz iki gereği vardır. Birincisi: Kral ve emirler, ellerini çabuk tutmalı. Zamanı tehlikeli hale getirmemelidirler. İkincisi. Millet, anlayış, sabır ve en iyiye liyakatini, gayretle artırmalı. Gelişime yardımcı olmalıdır. Bunları bugün söylüyor değilim. On yıl önce, “Egemen Halkın SİYASETNAMESİ” kitabımda, 18. Bölüm, “Monarşiden Gerçek Demokrasiye” ana başlığı ve “Kralların Fazileti, İyiliğin Kitlesel Dinamizmi, Kralların Önündeki Büyük Fırsat, Yapılması Gerekenler, Demokrasi Krallığının Yararları, Geçiş Döneminde Kritik Nokta” gibi başlıklar altında ifadeye çalışmıştım. Krallara, ellerini çabuk tutmalarını, 3-4 seçim dönemi, yani 12-20 yıllık bir zamanda halkın yönetime katılımını sağlamaları ve bu sistemin mutlaka Batı demokrasilerinden üstün olması gerektiği fikrini tartışmaya açmak istemiştim. (Siyasetname, 4. Cilt, Sayfa: 2025-2070) “Mevlâm görelim neyler. Neylerse güzel eyler.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.