İmansız Müslümanlar İslamsız Müminler
Para, koltuk, imkanlar, rahat, tehdit algısından kurtulma...
Bu saydıklarıma merhale merhale kavuşan Müminlerin bir kısmında içten içe baş gösteren çözülme ve çürüme, İslam Alimlerini “İmansız Müslümanlar” konusunu daha derinden araştırmaya itmiş görünüyor.
Bugüne dek yüksek baskı ortamı ve Müminlerin merkezde değil çevrede bulunmaları nedeniyle bu konu -İslam literatürünün içinde olsa da- pek konuşulmadı. (İttihatçılara İslamsız Mümin diyen İslam alimleri dönemi hariç)
İslamcıların İslami pratiğinin olmaması, konuşulan ama pek de yazılmamış bir alandı bugüne dek.
Son yıllarda özellikle Türkiye bazlı değişen şartlar nedeniyle fakihlerin üzerinde ciddiyetle durduğu bir konu bu.
El Kaide üzerindeki tartışmada Ezher’de bu son derece derin biçimde masaya yatırıldı.
Uluslararası alanda da ciddi araştırmalara konu oldu.
El Kaide üyelerinin dini yaşantılarının olmayışına ilişkin Olivier Roy, bunları 70’lerin anarşist gruplarıyla benzeştirdi ve İslam’ın sadece bu insanları sistem karşıtlığında birleştirdiğini savundu: “İslam sadece bir ideolojidir, imana göre hayat ikincil bir konudur...”
Türkiye’deki İslamcıların ise, sadece adlarının “İslamcı” kalıp, kendilerinin sekülerleşmesiyle ilgili olarak Cihan Tugal’ın Pasif Devrim adlı kitabında ilginç tespitler var.
Pek çok yönden eleştirilebilecek kitap, özellikle Müslümanların kapitalistleşmesi ve sekülerleşmesi üzerinde duruyor.
Kapitalizm tarafından absorbe edilmiş Seküler Müslümanlar, sermayenin pasif devrimidir.
Müslümanlığın sadece taraftarlığını yapan, başörtüsünü, din ve inanç özgürlüğünü savunan, İslamiyet’le ilgili bir hakaret olduğunda buna cevaplar veren; ama amele yönelik İslamiyet’in ibadet yönünü hayatına geçirmeyen bir İmansız Müslüman sınıfı sözkonusu olan.
İbn-i Teymiyye, “İman kalbin fiilidir” der.
Bütün peygamberler “Allah’a, Ahiret gününe iman ve salih amel” üzerinde durdular.
İmansız Müslümanlar ise imansız teslim olanlar sınıfına girerler.
Hucurat Suresi’nde “Bedeviler ‘Biz imana erdik’ derler. Deki: ‘Siz (daha) imana ermediniz, teslim olduk demeniz daha doğrudur. Çünkü iman henüz kalplerinize girmiş değil.”
Teslim olmayla iman etmiş olma arasındaki fark çok önemli.
Kalbe girmiş bir imanın göstergesi ameldir zira.
Allah’a kalben inanmış birinin namaz kılmaması mümkün görülmez.
Ahiret’te kurtuluş için iman ile salih amel beraberliği İman-İslam beraberliği olarak görülür ve şart statüsündedir.
İmansız Müslümanların olduğu bu nedenle ittifaken kabul edilen bir görüştür.
Günümüzde kendilerini “Seküler Müslüman” olarak tanıtanlar ise ayrı bir kategoridir.
Pazarları kiliseye gitmeyenlere Seküler Hıristiyan denmesiyle başlayan bu tanımlama günümüzde İslamiyet’e uygulanmıştır.
Bu tabir siyaset bilimi açısından kullanılır.
Lakin, İslamiyet’in içinde herhangi bir yere oturmaz.
Zira İslamiyet, günümüzün Hıristiyanlığından tamamen farklıdır.
Kur’an’ı süsleyip duvara asmanız Rab katında bir şey ifade etmeyeceği gibi, süslü cümlelerle “Seküler Müslüman” olmak da bir şey ifade etmez.
Tek ifade ettiği şey ise 28 Şubat’ın başarılı olduğudur.
28 Şubat’ta ezildiği ve hor görüldüğü ortamda namazını aksatmayan pek çok ismin; şimdi yüksek ücretler, makamlar ve mevkiler içinde rahatta olduklarını ama namaz kılmadıklarını görüyoruz.
İşte bunlar mümin sınıfından “İmansız Müslüman” sınıfına gerilemiş olanlardır.
Genel Müdür, Genel Yayın Yönetmeni, Ankara Temsilcisi, Milletvekili, Vali, Emniyet Müdürü olmanız önemli değildir.
Namaz kılmanız önemlidir.
İman ve salih amel...
Dünya onların, ahiret bizim olmalıdır.
Ezilmiş, hak ettiği makam verilmemiş ama imanından ve ibadetinden zerre kadar taviz vermeyen bir memur, alnı secdeyi unutmuş bir genel müdürden evladır.
Dolayısıyla dün İslamcı olup bugün twitterdan rakı içtiğini reklam edip yeni mahallelerine yaranmaya çalışanlar Hucurat Suresi’nin 14. ayetinin muhatabıdır.
twitter.com/@yenerdonmez
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.