Alışkanlıklar değişmiyor
Geçmişteki örneklerini hatırlatıp tartışmaya açacak değilim. Olaya sadece en son Ergenekon operasyonu açısından baktığımızda bile alışkanlıkların kolay değişmediği açıkca görülüyor. Bir diğer ifade ile en iyi kanunları yapmış olmak pek fazla anlam ifade etmiyor. önemli olan çıkartılan yasaların uygulayıcılar tarafıdan ruhuna uygun bir şekilde tatbik edilmesidir. Yasaların uygulanmasında uygulayıcıların ideolojileri ve siyasi tercihleri etkili oluyorsa söz konusu yasalarla adaletin tecellisi mümkün olabilir mi?
Gelelim son operasyona.
Artık herkes biliyor ki hazırlık soruşturması gizlidir. Baskınlarda ele geçirilen her türlü belge ve bilginin de doğrudan savcılara tevdi edilmesi gerekiyor. Son iki gündür yaşananlara, medyaya yansıyan haberlere baktığımızda bu gizliliğe hiçbir şekilde uyulmadığı görülüyor. Elbette tek başına operasyonları ve operasyon sırasında aramaları gerçekleştiren görevlileri suçluyor değilim. Onlar bu gizliliğe sonuna kadar dikkat etseler bile bir yerlerde sızıntı mutlaka oluyor. Görünen o ki, sızıntı engellenemiyor. Sızıntı engellenemediği gibi medyanın yasal yasaklara uyması da sağlanamıyor. Peki bu sızıntıları nasıl değerlendirmek gerekir?
Hemen belirteyim ki bu sızıntılarla zanlılar daha hakim karşısına çıkartılmadan mahkum ediliyor, kamuoyu önünde suçlu ilan ediliyor. Söz gelimi Sinan Aygün'ün evindeki kasanın birisinde 3 milyon avro bulunduğu haberinin medyaya aktarılmasının amacı ne olabilir? Eğer ortada haksız bir kazanç olduğu şüphesi varsa bu konuda karar verme mercii mahkeme değil midir? Yok eğer paranının kaynağı değil de Ergenekoncuların eylemlerine destek parası olarak düşünülüyorsa buna da mahkemenin karar vermesi gerekmez mi?
Emniyet güçleri ve savcıların görevi zanlılarla ilgili her türlü bilgi ve belgeyi toplayarak mahkemeye aktarmak değil midir? Gerek operasyonlarda gerek hazırlık soruşturmalarında elde edilen belge ve bilgiler mahkemeden önce kamuoyuna aktarılacak olursa soruşturmanın bundan sonraki safhası ile mahkeme bölümü sıkıntıya düşmüş olmaz mı?
Acaba, devlet içinde oluşmuş bir değil birkaç çete var da son sızıntılarda bundan öncekilerde olduğu gibi bu çetelerin birbirlerine karşı gövde gösterisinin bir sonucu mu?
Sözü uzatmanın anlamı yok.
Bu ülkede hak ve özgürlüklere saygı insanımızın kafasına yerleşmemiş, demokrasi deyince herkes aynı şeyi anlamıyor, kendisine istediği hak ve özgürlükleri de başkalarına çok görüyorsa bir değil 80 tane operasyon yapsanız netice değişmeyecektir. Demek istediğim o ki, ülkemizin öncelikli olarak bir zihniyet değişikliğine ihtiyacı vardır. Her grup kendi anlayışına göre hak ve özgürlük tarifi yapıyor, kimileri vatanı korumak, kimileri laikliği ya da Atatürk'ü korumak adına özgürlüklerin askıya alınmasına destek verebiliyorsa o ülkede demokrasinin yerleşmesi mümkün olabilir mi?
Bu arada hiç kimse hakkında bazı şüpheler var diye suçlu ilan edilemez. Bu kişiler hangi görevde bulunuyorlarsa bulunsunlar, hangi makamı işgal ederlerse etsinler böyle bir hakları yoktur. Her vatandaşın olmazsa olmaz hakları vardır ve bu haklara her durumda saygı gerekir.
çünkü, kişilerin suçluluğuna karar verecek tek merci mahkemelerdir. Zaman zaman mahkemelerden yanlış kararlar çıkabilir. Ancak, böylesine ideoloji ve siyasi kanaatlerin belirleyici olduğu toplumlarda mahkemelerin doğru karar vermesi de zorlaşmaz mı? Hele hele zanlılar daha mahkemeye sevkedilmeden kamuoyunda estirilen rüzgar ve oluşturulan baskı mahkemeleri etki altına almış olmaz mı? Artık toplum olarak adalet hepimize lazım, buna göre hareket etmek durumunda olduğumuzu kavramak ve kabul etmek durumundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.