O Anadoluydu
Güzel ülkemizin güzel insanları bir bir ayrılıyor aramızdan.
Abdurrahim Karakoç Ağabeyden sonra ulu bir çınarın gölgesinden, büyük bir yüreğin renginden daha mahrum kaldık.
Vara vara vardım şu kara taşa/Yazılan geliyor sağ olan başa/Bir ayrılık bir yoksulluk biri de ölüm...
Amenna...
Her fani ölümü tadacaktır...
Sözün de sazın da ustası olsanız, ozanların piri gönüllerin sultanı da olsanız; vakti gelince ecel, ne bir dakika erkene ne de bir dakika sonraya alınıyor...
İşte dün ilahi tecelli gereği Ahi Evran Veli Camiinde kılınan namazın ardından Bozkırın Tezenesini Rahmet-i Rahmana uğurladık.
O, birliğimizin ve beraberliğimizin sembolü, bu toprakların öz sesi, ruhu, milletin ortak değeriydi...
O Anadoluydu...
Bana coğrafyayı sevdiren insandı.
Henüz ilk mektebe başlamadan önce onun türkülerinden tanıdım Çiçek Dağını, karşıdan karşıya Elmalı Dağları, Kızıl Irmağı, Şeker Dağını, Şirin Kırşehiri, al yeşil bahçeli Kamanı, Erciyesin karını, Niğdenin bağlarını...
İki yıl önce yine bir sonbaharda bir söyleşi gerçekleştirmiştik Büyük Ustayla...
Mütevazilik abidesi o dev isim söze, Türkünün içinde yalan olmaz. Ben okula gidemedim. Biz lacivert kelimeler bilemeyiz... diye girip, Can olarak eşitiz. Ruh olarak farklıyız. Büyük olan Allahtır. Ondan başka büyük yoktur. Asıl olan ise insanlıktır demişti.
Yorgun olduğunu belirttikten sonra sağlığıyla ilgili şu bilgileri vermişti: Her yaşın bir mevsimi oluyor tabii... 73 yaşına giriyorum... Yorgunluk oluyor haliyle. Hatır her şeyden evvel. Artık çalma söyleme dönemi bizden geçiyor. Ölmemiş desinler diye ara sıra görünüyoruz. Sevenlerimiz nerede kaldı bu adam, yaşıyor mu, öldü mü diye merak etmesinler diye arada bir görünüyoruz işte.
Sohbetimizin devamında kulluk bilincini de şu ifadelerle yansıtmıştı Büyük Ozan: 50 yıldır Türkü veriyorum... Hiç birisinin içinde Neşet Ertaş ismi geçmez. Babam da öyleydi. Babamın çırağı Hacı Taşan da öyleydi. Biz sözün içine kendi ismimizi katmadık. Bu saz, gönül hizmetidir. Saz, söylenecek sözün hizmetçisidir. Bu nimetleri iyi değerlendirmek gerekir. Biz Allahın sofrasındayız. Bize nimetler vermiş. Allah bize ikramlar vermiş. Bizim şükür etmemiz lazım.
O gün Ertaş, bu gün kimi çevrelerin ısrarla dillendirdiği Devlet ödülünü reddetti, halk sanatçısı olarak kalmak istedi tezini şu ifadelerle çürütmüştü: Devlet sanatçılığı teklif edilince ben, hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor diyerek teklifi kabul etmedim.
Üstadın gençlere de önemli tavsiyeleri olmuştu o sohbette:
Benim türkülerimi herkes söyleyebilir. Tek şartım sözünü tam söylesinler, sazını tam çalsınlar ve duygusunu hissetsinler. Bir tek bunu istiyorum.
Yaşam hikayesini de kısaca şöyle aktarmıştı: Yoksulluk içinde büyüdüm. Ailemin geçimini babam, düğünlerde çalgıcılık yaparak sağlardı. Ben de 6-7 yaşından itibaren babamla düğünlere gitmeye başladım. Okul yüzü görmedim, düğünler benim okulum oldu. Çünkü babam sazla ilgili evde bir şey söylemezdi. Düğünlerde babamın hareketlerine dikkat ederdim, onun saz çalma şeklini öğrenmeye çalışırdım... Baba mesleği olan düğün çalgıcılığını 14 yaşına kadar yaptım... İlk plağı 15 yaşında seslendirdim. Babamın duygularıyla yoğruldum ve onun nakşı hâlâ üzerimde... Sanat hayatımın geride kalan kısmına dönüp baktığımda hiçbir pişmanlığım olmadı. Dinleyicilere türkünün her renginden vermeye gayret ettim. Âşık diyorlar, ozan diyorlar bize. Şiir üretene, türkü üretene böyle derler ama... Ben hiçbir zaman ozanım, şairim demedim. Benim yaptığım gönül hizmetinden başka bir şey değil...
Evet o hizmetini yaptı ve yalan dünyadan dar-ı bekaya göç eyledi.
Kendisiyle ilgili pek çok söz söylendi ama devletin en tepe yöneticilerinden Cumhurbaşkanı Gülün, Sesi, mütevazı duruşu ve insana verdiği değerle halkın sevgisini kazanmış, gönülleri fethetmiştir ve Başbakan Erdoğanın Bir gönül eri, hatta bir gönül dağı olmayı da başarmış bir sanatçımızdır şeklindeki ifadeleri Ertaşı anlatmaya yeten ifadelerdi.
Devlet ile halkın cenazesine gösterdiği teveccüh ise İşte bizim devletimiz de, milletimiz de, değerlerimiz de bu dedirten ve Efsanelere yakışan eşsiz bir tabloydu.
Allah mekanını cennet eylesin...
Türkiyenin başı sağolsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.