AK Parti Kongresi: Yeni dönem yeni ruh!
AK Parti Kongresi her bakımdan üzerinde durulmayı gerektiren bir buluşma. Çünkü bu kongre sırf AK Parti ile ilgili sonuçlar doğuracağa benzemiyor. Basında yer alan haber ve yorumlar partideki vitrin değişikliği, muhtemel bakan adayları, kongrenin çapı ve büyüklüğü gibi hususları öne çıkarsalar bile, hadisenin bunları aşan yanlarının bulunduğu meydandadır.
Bu açıdan düşününce AK Parti Kongresinin istikbale dönük verdiği mesajlarla, Türkiye merkezli politikaların bölge coğrafyalarına ve dünyaya bakan yeni yüzünü okumamak mümkün değildir. Dolayısıyla bu kongre AK Parti tarihi açısından büyük bir önem arzederken, aynı zamanda yeni Türkiyenin istikbale dönük hamlelerinden de işaretler vermektedir.
İkinci bir husus da bu kongre ile Türkiye yeni bir dönüm noktasına ulaştığını, bu noktadan hamleli bir sıçrama gerçekleştirmek için bu tarihi günü adeta şamandıraya dönüştürmeye karar verdiğini dosta düşmana ilan etmektedir. Dolayısıyla kongreden yükselen mesajlar bütün yurt sathına dalga dalga yayılırken, aynı zamanda bölge ve İslâm coğrafyalarına da uzanacak, oralarda mevcut iktidar ve muhalefet kamuoyları üzerinde derin tesirler bırakacaktır. Bu tesirin oralardaki yankısı alelâde bir program transferi arzusundan daha derinlere ulaşacak ve doğrudan Türkiyenin büyüklüğü ve sağduyusu gibi tarihsel bilinçaltının harekete geçmesi gibi sonuçlar üretecek gözükmektedir.
Önümüzdeki ay veya günlerde, Ortadoğunun ve Akdenizin geleceğini ilzam eden önemli, stratejik anlaşmalar yapmaya hazırlandığımız Mısırın yeni lideri Mursinin ve Halit Meşal gibi bir Ortadoğu liderinin, Iraktan Barzaninin, Pakistandan Gilani ile Almanyadan eski Başbakan Schröderin kongre vesilesi ile Türkiyeye gelmeleri her bakımdan önemlidir. Yani bu kongre ile Türkiye, Ortadoğu coğrafyalarındaki yeni müttefikleri ile müşterek görüntü vermeye ve müşterek politikalar izleyeceğine dair de işaretler sunmaya çalışmaktadır.
Fakat burada adını vermediğim ve ülkesini zikretmediğim son derece ağırlıklı daha bazı liderler ve ülkeler bulunduğunu da unutmamak lâzımgelir. Dolayısıyla AK Parti Kongresi vesile kılınarak gerçekleştirilen bu buluşmaların, önümüzdeki yıllara dönük yansımalarını görmek için biraz daha beklemek gerekebilir. Fakat şurası unutulmamalıdır ki kongrenin hitap ettiği mesafeler yurt sathı ile sınırlı kalmayıp, hemen bütün bölge coğrafya ve kamuoylarını da kapsama alanına almak istidadındadır.
Fazla mübâlağa eder miyim bilmiyorum.
Sovyetler Birliği dağılmadan önce, Moskovada yapılan Komünist Partisi kongrelerini hatırlattı bana bu kongre!.. O kongrelere de değişik ülkelerin komünist parti delegasyonları topluca katılır, Sovyetler Birliğinin devlet ve parti politikalarındaki her türlü heyecanı ve yeni stratejileri kendi ülkelerine taşımak isterlerdi. Kuşkusuz AK Parti Kongresinin o çapta bir genişliği bulunmasa bile, onu andıran bir tesir genişliği üretmeye aday olduğunu da unutmamak lâzımdır.
Dolayısıyla neresinden bakarsanız bakın, ulusal bir faaliyet olan AK Parti Kongresi, giderek uluslararası bir mahiyet kazanmaya doğru ilerliyor demektir. İşte bu gelişmeye sırf bir plan ve hesap olarak bakmamak gerekmektedir. Çünkü yeni Türkiyede her iş, hizmet, aktivite ve üretim, bundan böyle biz istesek de istemesek de böyle bir mahiyet arz edecek, uluslararası tesirler doğuracaktır. Konyalı esnafın ürettiği bir mal nasıl bugün Konya pazarı ile iktifa etmeyerek ulusal pazarın bütününe hitap ediyorsa, ondan öte uluslararası pazarlarda karşılığını buluyorsa; aynen onun gibi yaptığımız yorumun, geliştirdiğimiz üslûbun, dernek ve vakıf faaliyetlerimizin de böyle geniş bir hinterlandın ihtiyacını karşılamayı matuf olduğunu nasıl olur da unuturuz? Dolayısı ile Türkiye merkezli her iş ve eylemi, İslâmcılık ve düşünce tartışmalarını da bu açıdan değerlendirmek durumundayız. Yani demek istiyorum ki içe çakılıp kalmış her iş, eylem ve politika bizim geri tarafımızı teşkil eder ve bunlar bizim eski Türkiyeden miras yanlarımızdır.
Bu bakımdan Yeni Türkiyenin hamleci yanları ile, Eski Türkiyenin kısır çekişmelerden medet uman taraflarına bir arada şahit oluyoruz bugün!.. Yani bir yanımız kin ve kısır çekişmeleri temsil ederken, öbür yanımız günlük güneşlik, istikbale dönük büyük rüyalara doğru kanat çırpıyor. Dolayısıyla sağ ve sol veya İslâmi kesimlerde hâlâ daha şahit olmaya devam ettiğimiz bu arkaik taraflarımızı geride bıraktığımız, ulusal aktivitelerimizin bütününü de istikbale dönük verimli katkıya çevirebildiğimiz gün, bölge ve dünya önünde temsil ettiğimiz rol daha bir belirginlik kazanacaktır.
Nitekim düşünün ki, Türkiye adına ilk büyük rüyaları gören Mehmet Akif, yarınki Türkiyenin hasretlisi Nurettin Topçu, Akiften sonra Şark/Doğu idrakimizin yeni sözcüsü Necip Fazıl, Büyük Türkiye kavramının mucidi Mehmet Kaplan ve Mehmet Turgut!.. Sonra büyük mütefekkirimiz Bediüzzaman!.. Dolayısıyla arkamızda böyle büyük fikrî ve manevi mimarlar, önümüzde de Büyük Millet, Büyük Güç (devlet) 2023 ideali ortada iken!.. Hâlâ daha niçin oyun ve oynaşta takılıp kalalım ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.