Kim bunlar?
Tam provokatör yazar sayın bay Bekir Coşkun’un “Kubilay Olayı”nı vesîle bilerek Mü’min ve de Mü’mine Müslümanlara karşı -ki, hepsi, bilâistisnâ “şerî’âtçı”dır; aksi düşünülemez!- bütün zehirini kustuğu yazısında dile getirdiği herzelere “Marksist” siyaset ve toplumbilimcilerin yaptıkları son derece ciddî bir araştırmayı/sorgulamayı kaynak göstererek sağlam/sıkı bir cevap vermeye hazırlanıyordum ki…
… yine yırtık iç çamaşırından fırlarcasına fırladı frenkperest ve de azılı laiklik faşisti şâir sayın bay özdemir İnce, dünkü Hürriyet gazetesinde, mubârek Nûr Sûresi’nin 31. âyet-i kerîmesi üzerine kaleme aldığı yazıyla!
Müjdeler olsun, ey laiklikperest câmia, ey câhiliye cühelâsı Tuhaf Gürûh!
Gözünüz aydın!
Nûr topu gibi bir “Kur’ân mütercimi” buldunuz kendinize!
Daha evvel câhiliye basınının parlak çocuklarından “Tempo” nâm mecmuada boy göstermişti “Marmara üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu ve emekli işadamı” sayın bay Mustafa Sağ, “farklı bir bakış açısı sunan”(!) meâliyle. Bu meâlde, onu câhiliye basını ve o Tuhaf Gürûh nezdinde önemli, “saygın”(!), hatta çok değerli kılan bir iddiâsı yer alıyor sayın bay Mustafa Sağ’ın: “Bir Müslüman için içki içmek günah ya da yasak değil; sadece sarhoşken namaz kılmamak gerekiyor!”.
“Oha!” mı dediniz?
Durun, daha bitmedi!
Sayın bay Mustafa Sağ’ın bir kitabı daha varmış “İslâm'ı Doğru Anlayabilmek” diye. Ama asıl ilginç olan kitabın üstbaşlığı: “Atatürk dini nasıl anlıyordu?”. Yani “Atatürk, İslâm’ı doğru anlıyordu” demeye getiriyor kendince!
Müdhiş bir iddiâ!
Cür’et ötesi!
Azılı laiklik faşisti şâir sayın bay özdemir İnce işte bu “zât”ın(!) “meâl”inden hareketle diyor ki: “Mustafa Sağ’ın iddialarını Arapçadan denetleyecek durumda değilim. Ancak Nûr Sûresi’nin 31. âyetinin Fransızca ve İngilizce çevirileri onun iddialarını desteklemektedir. Ben bu çok önemli iddiayı sütunuma aktararak kamusal-toplumsal görevimi yerine getiriyorum. Gerisi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve İslâm alimlerinin işi!”.
Fakîr, ne Diyânet İşleri Başkanlığı’nda görevliyim, ne de İslâm âlimi. Arabça’ya da vukûfiyetim hiç yok! Dolayısıyla azılı laiklik faşisti şâire cevap verme ehliyetine sahip değilim. Gerek Diyanet İşleri Başkanlığı, gerekse mû’teber İslâm ulemâsı bu iddialı ve münhasıran kışkırtma amaçlı yazıyı/suâli ve de “meâl”i hakîkaten ciddîye alıp cevap vermeye lâyık/değer görür mü bilemem/sanmam!
Ama fikri hür vicdânı hür Mü’min bir Müslüman olarak, bu edebsizlik karşısında suskun kalmayı kendime hiç yediremiyorum doğrusu… Yetkili ve de yetkinler kusuruma bakmasınlar!
İşte bir iki tesbît ve de hatırlatma âcizâne:
Biiir: Marmara üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olmak bir insana,
a. “İslâm âlimi” olma sıfatını kazandırmaz;
b. Arabça’ya, hele mubârek Kur’ân’ın bir meâlini yapacak kadar sağlam ve derin bir vukûfiyet kazandırmaz/garanti etmez;
İkiii: Mubârek Kur’ân’ın muhtelif lisanlarda “tercüme”sini yapanlar arasında, sapkın akımlara mensûb olanlar ve ğayr-i Müslimler olduğu gibi, azılı İslâm düşmanları da vardır. Dolayısıyla mubârek Kur’ân’ın her “tercüme”si İslâmî açıdan -ki buna “akademik” açıdan demek de mümkündür ve doğru olur!- mû’teber ve de geçerli değildir! Azılı laiklik faşisti şâir sayın bay özdemir İnce’nin, sayın bay Mustafa Sağ’ın “yorum”unu desteklemek için örnek gösterdiği Fransızca ve İngilizce “tercüme”lerin kimler tarafından yapılmış olduğu, “akademik” mânâda geçerlilikleri açısından son derece önemlidir!
üüüç: Bilumum lisanlarda kelimelerin/terimlerin/kavramların “konnotasyon” denilen “alt çağrışım mânâları/değerleri” vardır. Hele Arabça gibi ummân bir lisanda bu “konnotasyon” çok derin ve kapsamlıdır! Mubârek Kur’ân gibi çok boyutlu bir metni tercüme ederken “konnotasyon” büyük bir titizlik ve ciddiyetle dikkate alınmak zorundadır ki, bu da Arabça'ya tam bir vukûfiyeti gerektirir! Bir kelimenin/terimin/kavramın düz lûgat mânâsından ve ortaöğretim seviyesindeki sığ “gramer” bilgisiyle yola çıkılarak yapılan yorumlar/patlatılan fetvâlar ise ya cehâletin, ya da zavallı bir “amatör”lüğün göstergesidir!
Dööört: Bir ân için, sayın bay Mustafa Sağ’ın “Geleneksel çevirmen ve yorumcular Nûr Sûresi’nin 31. ayetini geleneğe uyarak ve birbirlerini taklit ederek yanlış çeviriyorlar”(!) iddiâsının doğru olduğunu varsayalım… Peki anadili Arabça olan yüzmilyolarca Mü’min/Mü’mine Müslüman da, günümüz ve de gündelik hayat Arabçasıyla anlaşılmasında hiçbir sıkıntı olmayan bu mubârek âyet-i kerîmeyi yanlış anlıyorlar?
Beeeş: Diyelim ki sayın bay Mustafa Sağ’ın iddiâları izzetli ümmet-i Muhammed’de birden bir uyanışa/“aydınlanma”ya(!) yol açtı ve bilumum mû’teber İslâm ulemâsı: “Meğer biz bindörtyüzyirmisekiz yıldır yanılıyormuşuz! Mubârek Kur’ân’a ne hanımlar için başlarını örtme emri varmış, ne de alkollü içki yasağı! Haydi Mü’mine Müslüman hanımlar, çıkarın başörtülerinizi ve yalnız göğüslerinizin üzerini bir şekilde bir örtüyle kapatın, yeter! Siz de Mü’min Müslüman erkekler, namazda ayık olmak kaydıyla, istediğiniz kadar zıkkımlanabilirsiniz, durmayın koşun barlara, meyhânelere!” diye fetvâ verdi ve bilumum Mü’min/Mü’mine Müslümanlar bu fetvâ doğrultusunda hareket etti… O zaman, artık bırakacak mısınız, siz ey, azılı laiklik faşisti şâir sayın bay özdemir İnce ve hempâları, âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, azze ve celle, dîni İslâm ve bilumum Mü’min/Mü’mine Müslümanlarla her fırsatta kavga etmeyi? Yoksa başka yeni numaralar/bahaneler mi bulacaksınız?
Müteyakkız olalım, müteyakkız kalalım!