Müzelik bir sorun
Dinimizde ruhban sınıfı olmadığı gibi sıfatlar üzerinden tanımlamalar da yok aslında.
Müminleri eşitlik kelimesinin çok üstünde bir nitelemeyle kardeş olarak gören bir inanç sisteminde zaten olamaz da.
Türkiye’de hac farizasını yerine getirenlere “hacı” deniyor.
Oysa “hacı” diye bir sıfat olamayacağını Diyanet dahil pek çok din adamı dile getirdi.
Farz namazı kılana “namazcı” demek kadar garip bir durum bu.
Kadınların başlarını örtmesi de böyle.
İnanç ve bireysel özgürlüklerle ilgili bir konu ama sıfat hatta yaftalama aracına dönüştü.
“Başörtülü vekil, başörtülü öğretmen” gibi tamlamalarla resmen ayrımcılık yapılıyor.
Bir parti, milletvekili adaylarını seçerken yeterliliklerine, uyumlarına, partiye aidiyet hissine, ufkuna vs. bakar ve karar verir.
En azından ideali budur.
Başörtülüler bir kontenjan unsuru olarak kullanılamaz.
Başörtülü aday göstereyim diye yetersiz birisini aday yapamazsınız. Başörtülü diye aday yapmaktan geri duramayacağınız gibi.
Eskiden Milli Savunma Bakanları eşleri başı açık olanlardan seçilirdi. Ayrımcılık eşe kadar varmıştı.
Son derece yetersiz insanların Savunma Bakanı olduğunu gördük bu nedenle. Şu anki Milli Savunma Bakanımız son derece başarılı. Bunun eşinin başının durumuyla ilgisi yoktur elbette ki.
Aynı şey bizim medya dünyası için de geçerli.
Başörtülü yazar kontenjanını ilk kez Taraf Gazetesi icat etti.
Hilal Kaplan bu kontenjanın eseridir mesela.
Oysaki aslolan liyakattir.
İslamiyet görevlendirmede liyakate bakar.
Hacdan sonra örtünen milletvekillerinin, Meclis’e girmesine karşı çıkan CHP bu nedenle yerden göğe kadar haksız.
Bu vekillerin, görevlerini yapmadaki yeterlilikleri ya da başarılarıyla ilgili yorum yapabilir CHP.
Yani liyakat üzerinden eleştiriler bir haktır ve kulak vermek gerekir.
Fakat, CHP bu konuda tek bir şey söyleyemezken, inanç alanına müdahale ederek, sosyalizm ve faşizme ait sınıflandırma mantığıyla hareket ediyor.
CHP her türlü provokasyonu ve ülkeyi germeyi bu konuda göze alabilir.
Ama bizim amacımız üzüm yemek olmalı.
Türkiye’nin normalleşmesi lazım.
AK Parti’nin bu çalkantıyı da sessiz ve kolayca atlatıp provokasyonlara gelmemesi gerekir.
Milletvekillerinin başörtülü olabilmesi konusu hızla normalleşmiş olur.
Belçika Parlamentosu’nda üst düzey görevler de alan Türk kökenli bir milletvekili var ve yıllardır başörtülü.
26 yaşından beri son derece önemli sorumluluklar üstleniyor.
Ve üstlendiği görevlerdeki liyakati nedeniyle de elin Belçikalısı önünü açtıkça açıyor.
Bizim memleketimizde de durum bu olmalı.
Tek parti zihniyeti bu ülkede bir daha iktidar olamaz. CHP’nin bunu kafasına sokması lazım.
Nostalji yapar gibi, hala başörtüsü üzerinden gerilim ve rejim sorunu senaryolarına milletin karnı tok.
27 Nisan’da eşi başörtülü biri Çankaya Köşkü’ne çıkmasın diye yapılan dev mitingler de artık tekrarlanamaz.
Ülkede demokratikleşme düzeyi her kesimi etkilediği gibi CHP’nin tabanını da belli bir noktaya kadar ilerletti.
CHP’deki “milli şefcikler” zamana direnemezler.
Marmaray gibi devasa bir projenin açılışının ertesinde “yüzerim yine de bunların yaptığı tünelden geçmem” diyen zihniyet ancak müzeliktir.
Başörtüsü meselesinin normalleşmesine de ramak kaldı.
Gerilimsiz bu aşama da geçilirse, “başörtülüleri sokmam” diyen CHP’liler de müzedeki yerlerini alacaklardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.