17 Aralık darbesi ve Mustafa Topbaş
Her darbe teşebbüsünün, zaman ve şartlarından doğan önemli farklılıkları varsa da, yapı ve tavır olarak değişmeyen sabitelere sahiptirler.
Darbe, ülkeleri Afrika gibi, yoksulluğun pençesinde takatsiz bırakıp; halkı ve zenginliklerini, zulümle sömürmek isteyen çıkarcılar ittifakıdır. Darbe teşebbüsleri, bu hedefin yol inşaatı; Sermayesi, ihtiras ve düşmanlık; Metodu, kaba kuvvetin, hak ve insanlığa meydan okuyarak korkuyla itaat sağlamasıdır. Köpekleri serbest bırakır, taşları bağlar.
Esat ve Sisi zulmü, yalnız ikisi kalsa dünyada, darbeleri, dış ve iç kanatlarını, çirkin yüzlerini ve felaketlerini, bütün çıplaklığıyla anlatmaya; ibret yapmaya; bu ibretle, millet birlik ve bütünlüğünü sağlamaya yeter. Yetmiyorsa? “Herkese gitmez bela. Kendimiz istedik belamızı” demektir.
1960 Darbesi, akıl almaz, vicdana sığmaz, hayal edilemez iftiralarla başlamıştı. Başbakan, üniversitede 60’tan fazla genci, kıyma makinesinde kıydırıp, kanalizasyona akıtmıştı. Kars’ı Ardahan’ı satmıştı.
28 Şubat darbesi, güç gösterisi için Yüksek Yargıyı toplayıp, sözcüyü ayakta alkışlattı. Oliver Cromwell de, İngiltere’de, yargı üzerinden güç gösterisini, 125 gibi abartılı bir yargıç ve savcı kararıyla, Kral Charles I’i idam ettirmişti. Cromwell ölünce, yerine oğlu geçti. Kral Charles’in oğlu Richard da, asker toplayıp üzerlerine yürüyünce Fransa’ya kaçtı. Yargıçlar idam edildi. Önce ölenlerin kemikleri çıkarılıp Londra çöplüğüne atıldı.
17 Aralık darbesi de, akıl almaz usûl ve tarzı değiştirmedi. Rakamlara vurulan zararlar ortada. Rakama vurulamayan daha büyük. Darbede hukuk yoktur. Hukuk, devlet varlığı ile doğar. Hukukla darbe mi olur be ahmak? Hukuk adına zulüm, darbeci tetikçilerinden bir figürdür.
Savcı iddiası, “Marmaray, üzerindeki arsa rüşvetle otel yapılmış”. Ne otel var ne ruhsat? Bir anda sönen iftira, hukuk olur mu?
Bir de, 41 kişilik, ikinci gözaltı dalgası vardı. Hamdolsun, cesaretle önlendi. Ayrı bir ibrettir. Hiç devlet ihalesi almamış Mustafa Topbaş, gözaltına alınacaklardan. Devletin olmadığı işte rüşvet mi olur? Bu aile iyilik, hayır, edep ve ahlakıyla sınırları aşan bir isme sahiptir.
Bir anekdot. Söze gerek kalmasın:
Sanayi eski Bakanlarından Mehmet Turgut, Ahmet Aydın Bolak ile beraber çalışıyordu. Zaten 1961’de TBMM’de arkadaştık. Mehmet Turgut bey anlatmıştı bana: Rahmetli Bolak, maddi sıkıntıya girdi, evini satacak. Beş milyondan fazla vermiyorlar. “Mustafa Topbaş beyden rica et, evi göster. Beş’e alırsa, bari temiz bir adam otursun evimde” dedi. Evi gösterdim. Topbaş, “Böyle lüks evde oturmam. Bu ev, 16 milyon eder. Sıkıntıdan satılan evi, değeri altında alamam” dedi. Ve 16 milyona aldı. Ve tarihe geçecek sözler…
Savcı, ne yapmak istiyor? “Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan?”
Sömürülecek imkanı olan, dağınıklık ve istikrarsızlıktan koruyacak ve kullanacak takati bulunmayan milletlerin, özellikle Ortadoğu’nun, aç kurtlar karşısındaki hali ibret için dünyaya yeter.
ÇÖZÜM VE İMKAN:
Eğer Mısır’da, İhvan’la aynı imani ve ahlaki değerleri paylaşan Selefiler, bu dirilişte, Mursi’nin oylarını, %52’den, %70-75’e doğru yükseltselerdi. Allah bilir, Mısır, kan gölü değil, örnek ülke olma yolunda hızla ilerleyecekti.
Sömürücü ve taşeronları, şimdi Türkiye’de, ümit ve gayretle, şu üç seçime bakıyorlar. Mısır ve Suriye’den ibret alabildik mi? Milletçe, “Kaos” demeyeceğimizi görüyorlar. Ama fitneye açık kapı bıraktırmak için zorluyorlar. Onun için köprü, kanal, havaalanı ve yollar, haramilerin ilk hedefi.
Ya Rab! Gayretteyiz! Maddi kalkınma hızında, 200 devletin 195’ini geride bıraktık. Manevi kalkınmada daha hızlıyız ama henüz altyapıda. Dünya fakirlerine yardımını, son on yılda en fazla artıran milletiz. Senin rızan yolunda koşanlara vaadin haktır. Bu vaat, en büyük gücümüzdür. Seçimlerde göz bebeğimize dayatılan kibrit çöpleri nedeniyle bizi ayrılığa düşürme; vahdet ve istikrarımızı kaybettirme. Kapıda fırsat gözleyen, vicdanı aç kurtlara fırsat verme!. Ümmetçe, birlik ve rahmet bekliyoruz. Lütfeyle Allah’ım! “Milletler, layık oldukları idareye kavuşurlar”. Bizi, rahmetine layık kıl. Akif’imizin, “‘Sen-ben’ desin efrat, aradan vahdeti kaldır; // Milletler için işte kıyamet, o zamandır” ikazına karşı bizi sağır ve amelsiz bırakma Ya Rab!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.