Türkiye nereye gidiyor?
Ankara’daki baş döndürücü trafik devam ediyor.
Artçı operasyonlar, yeni görevden almalar, HSYK’nın başlattığı incelemeler, Hükümetin HSYK’nın yapısıyla ilgili Meclis Başkanlığı’na sunduğu kanun teklifi, tutukluyken milletvekili yapılan BDP’lilerin TBMM’deki hızlandırılmış yemini, diğer KCK’lıların serbest kalması için başlatılan girişimler, Baro Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Ergenekon ile Balyoz’dan tutuklu ve hükümlülerin yeniden yargılanmasına yönelik temasları, Baykal’ın girişimleri, Sabih Kanadoğlu gibi eski hukukçuların yeniden piyasaya çıkmaları olağanüstü hareketliliğin önemli göstergelerinden sadece birkaçı.
Biz de bu trafiğe yetişmek ve rutin işlerimizi yapabilmek için yoğun çaba sarfediyoruz.
Dün sabah Ankara Büromuz’da TBMM Sağlık, Aile, Çalışma Ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Necdet Ünüvar’ı ağırladık.
Prof. Ünüvar, Başkanlığını yaptığı komisyonun çalışmalarıyla ilgili pek çok özel bilgiyi bizimle paylaştı.
İnşallah en yakın sürede bu bilgileri haber sütunlarımızdan ayrıntılı biçimde yansıtacağız.
Ünüvar ile görüşmemizin ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Ankara Hakim Evi’nde gerçekleştirdiği toplantıya katıldık.
Bakan Bozdağ, 3 saat süren toplantıda sorulan bütün sorulara ayrıntılı biçimde cevap verdi. Toplantıya dosyalarla hazırlıklı gelen Bozdağ, kurmaylarının da desteğiyle kamuoyunun merak ettiği pek çok kritik konuya açıklık getirdi. Yeni sürecin nasıl yönetileceğine dair ipuçları verdi.
Bütün bunları manşet haberimizden takip edeceksiniz. Tabii biz Ankara trafiğini takip ederken İstanbul’da da çok önemli gelişmeler yaşandı. Türkiye’nin olağanüstü bir dönemden geçtiği kesin. Peki bu olağanüstülüğü nasıl yorumlamalıyız?
Türkiye nereye gidiyor?
Bu soruya cevap verebilmek için önce eski Türkiye’ye bakmak gerekir diye düşünüyorum.
Eğer eski Türkiye’de yukarıda sıraladığım hareketlenmenin bir tanesi yaşansaydı ülkenin ekonomik ve siyasi açıdan nerelere sürüklenebileceğini, nasıl savrulacağını tahmin dahi edemezdik.
Mesela bir Anayasa kitapçığı fırlatılmasından ötürü ekonomimizin allak bullak oluşunu, ülkemizin ekonomik ve siyasi krize sürüklenişini hatırlayın bir.
Ama bugün aynı durum geçerli değil.
Krizlere karşı daha mukavemetli, dış saldırılara karşı daha korunaklı bir Türkiye var.
Sancılı ve sarsıntılı bir süreçten geçiyoruz.
Lakin mekanizmalarımız çalışıyor, sistematiğimiz işliyor.
Normalde zayıf bir ülke bu kadar aşırı yükü kaldıramaz, çöker.
Gezi’den bu tarafa hükümeti çökertmek, ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen dış mihraklar ve işbirlikçiler bütün güçlerini boca etmesine rağmen arzuladıkları mesafeyi kat edemediler.
Olup bitenleri ciddi bir türbülans olarak kabul edebiliriz.
Fakat bu sarsıntı düşmeyi gerektirecek düzeyde değil.
Türkiye’yi yeniden dizayn etmeye kalkışanların karşısında sarsılmaz, sağlam bir inanç, çelik gibi bir irade var.
Devlette işleyiş aksamadan sürüyor.
Başbakan Erdoğan kendinden emin biçimde, 3 ülkeyi kapsayan 6 günlük yurt dışı seyahatini devam ettiriyor.
Daha önce Japonlarla nükleer santral kurulumu için 22 milyar dolarlık bir yatırım anlaşması yapılmıştı.
Dün de fırlatılmaya hazır hale getirilen Türk-Sat uydusunun ilkini Erdoğan bizzat yerinde gördü. Japonlarla üst düzey stratejik işbirliği geliştiriliyor.
Keza Malezya ve Singapur’la da öyle...
Yine Uzakdoğu ülkesi Çin ile de füze savunma sistemi çalışmaları devam ediyor.
İşte küresel güçlerin hazmedemediği nokta tam da burası.
Kalıplarını kıran, kendi göbeğini kesen bir Türkiye istemiyorlar.
Onlar istemeseler de Allah’ın (CC) dediği olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.