Hasan Aksay

Hasan Aksay

Başbakan’ın durduğu yeri değiştirdiği, bir an düşünülse?

Başbakan’ın durduğu yeri değiştirdiği, bir an düşünülse?

Türkiye son yüzyılın en şeffaf dönemine girdi. Dünya da şeffaflaşıyor. Acı da olsa, kimin elinin, kimin cebinde olduğunu görmek, gerçeği bilmek iyidir. Savaşa gitmemek için izin isteyenlere Peygamberimiz, hemen izin verince, “Allah seni affetti. Gerçek mazeretliler belli oluncaya kadar niçin sabretmedin” buyuruldu. Gerçek adamları görme fırsatları, en önemli imkanlardandır. 

Herkesi kör alemi sersem zanneden, Mısır’da darbeye darbe diyemeyen, Suriye’de insanlık tarihine zulmün maşalarının zilletine ve karşıtlarının izzetine şahit olmak da görmek, insana yerini belirlemek fırsatı veren önemli bir nasiptir. 

Türkiye’de hava alanı, yol, köprü, kalkınma istemeyiz şaşkınlığında özetlenen Taksim Gezi terörünün, maske renkleri ne olursa olsun, bir dış düşmanlığın ifadesi olduğunu anlamayacak bir akıl ve vicdan kalmamıştır. 

Dünyanın yaşamakta olduğu şu ekonomik kriz döneminde, kendini kurtaran ve kalkınma hızında 200 devletin 195’ini geride bırakarak yürüten Türkiye, bu kere de Gezi ruhunu da, köprü ve kalkınma düşmanlığını da, dış desteklerini de devam ettiren 17 Aralık darbesine hedef seçildi. Zararlar ortada. 

Fakat bütün düzenlerden, fitnelerden çok daha önemli şeyler var. Onu görecek vicdanları yok. Allah zalimleri sevmez. Müslümanın yardımcısıdır. İnsanlık vicdanı da Hak’tan, mazlumdan yanadır. Bu çıkarcılar, kendi çıkarlarını tüm insanlığın perişan edilmesine denk tutanlar, Esat ve Sisi vahşetlerine destekleri; yıkamadıkları Türkiye kalesine dönüp, saldırılarıyla maskelerini yırttıklarını ve insanlık vicdanı tarafından tutuklandıklarının farkına varamıyorlar. İnsanlık vicdanını uyaracak derecede gaflete batan bütün zalimler, tarihin çöplüğüne atılmışlardır. 

Gezi ve 17 Aralık darbe teşebbüsleri, suç üstü yakalanmasına rağmen devamı, dış desteğin ısrarını gösteriyor. İsrail’in, AA Ajansımız elemanlarına yaptığı akıl almaz çirkinlik de, ısrarı işaret ediyor. İnşallah bu saldırganlık, tüm insanlık vicdanını uyandırmaktan, mazlumların dayanışma ve kalkınma hızlarını artırmaktan başka bir netice vermeyecektir. 

Türkiye’ye yönelik İslamofobia resmini netleştirmek için, bir anlık Ortadoğu akvaryumundaki rolleri ters çevirerek bakmak yeterlidir. Maskeli dünya sözde, Mısır’da demokrasi istiyordu. Mısır tahminler üstü bir başarıyla Mursi’yi, ilk turda % 52 oyla Cumhurbaşkanı seçti. Mursi, büyük bir başarıyla bir yılda hizmet üretmeye devam ediyordu. Esat vahşetine destek veren dünya, Mursi’ye bir anda düşman kesildi. Şimdi de Türkiye’ye.

Şimdi bir an için aklımdan geçirmeme imkan olmayan bir durumu bir serap gibi göz önüne getirmek istiyorum. Esat ve Sisi gibi vahşete, üç gün sonra denizi bitirecek bir vahşete hiç gerek yok. Sayın Başbakan bugün, “Bütün yatırımları, kalkınma hamlelerini durduruyorum. Gezi ve 17 Aralık darbecileriyle anlaşarak yeni programlar yapacağım” dese, dışardaki bütün darbe destekçileri, “Sizin çapulculara hiç gerek yok. Beraberliğimiz yeterlidir” deyip, üç günlük ortak Sisi ve Esat’la kıyaslanamayacak desteği başbakana verecekleri aşikardır. 

Teşebbüs halindeyken farkına varılmış, darbenin sonu yoktur. Şimdi önemli mesele insan zayiatını asgariye indirecek ayrımı yapmaktır. Biraz uzun sürebilir. Bu darbecinin gücünden değil. Ayıklamanın kalabalık içinden yapılmasındandır. Pirincin taşının da beyaz olmasındandır. Adil insanın savaşı meskun mahalde çok zordur. 

Her topluluğun içine her türlü insan sızabilir. Cemaat denince, İslami, insanı, ahlaki konularda fedakarlık yapan insanlardır. Maalesef tarih boyu görünen ve yaşanan bir felakettir ki iyi niyetli insanlar içine, çoğu zaman başka niyetli insanlar da katılmıştır. Ama her zaman katkı istisnadır. Ana kitle safiyetini korumaktadır. Ve burada zorluk çatallanmaktadır. Hem suçluyu suçsuzdan ayırmakta zorluk vardır. Hem de senelerce emek vererek inşa ettiği bir yapının felaket için kullanıldığını kabullenmek istemeyen hissi yapılı bir kimselerin gerçeği kabullenmekte çoğu zaman vakit kaybettikleri bir gerçektir. Hem de bu kayıplar, bazen, son pişmanlık fayda vermeyecek derecede zararlara sebep olduğu yaşanan hadiselerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hasan Aksay Arşivi