Amerika’nın sesi ya da kraldan fazla kralcılar
İstanbul’da düzenlenen Afrika Birliği Zirvesi medyanın önemli bir bölümü tarafından sadece Sudan lideri El Beşir açısından ele alındı. Niçin soykırımcı Sudanlı Türkiye’deymiş.. Nasıl Türkiye’ye gelirmiş.. El Beşir sebebiyle Afrika Birliği Zirvesi “El Beşir Krizi’ne dönüşmüşmüş.. Bir sürü zırva.. Ortada kriz falan yok.. Sadece kriz oluşmasını isteyenler ile Bush’un rahatsızlığı ve bu rahatsızlığı dillendirenlerin gürültüsü var. Bu noktada sormak istiyorum;
El Beşir’i soykırımla suçlayan kim?
ABD..
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde dava açılmasını isteyen ve sağlayan hangi ülke?
ABD ve uluslararası ilişkilerde sürekli Amerika’ya koltuk değnekliği yapan İngiltere değil mi?
Peki bir kişi hakkında soykırım iddiası ile dava açılmış olması onun bu suçu işlediği anlamına gelir mi?
Gelmeyeceğini aklını peynir ekmekle yememiş herkes bilir. Aksi halde El Beşir hakkında kararı Bush vermiş. Verilen bu kararın Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne tasdik ettirmek kalmış olmaz mı?
ABD Başkanı Bush’un yalancılığının tescilli olduğunu bilmeyen var mı? Eğer birileri “Sahibinin Sesi” olmaya soyunmamış, kraldan fazla kralcılık yapmıyorlarsa özellikle Irak ve Saddam hakkında Bush’un ileri sürdüğü iddiaların tamamının yalan olduğu işgalden sonra bütün açıklığı ile görmüş olmaları gerekmez mi? Ne var ki bazı ABD’nin Sesi medya tüm bunlara rağmen Bush’un her iddiasını doğru kabul edip her fırsatta bu iddiaları tekrarlıyor. Böylece kamuoyunu yanıltıyorlar.
Bunlar öylesine kendilerinden geçmişler ki, ülkemizin çıkarlarını düşünmek yerine ABD’den üflenen yalanların peşine takılmayı marifet sayıyorlar.
Sudan’ın Darfur bölgesinde uzunca bir süreden beri bir çatışma söz konusu. Halbuki uzun yıllar barış içinde yaşayan insanlar başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin desteği ile Sudan yönetimine karşı silahlı saldırıya geçtiler. Sudan yönetimi de bu saldırılara karşılık verdi. İnsanın gönlü bu tür olayların hiç yaşanmamış olmasını arzu ediyor ama dünyamızın gerçeği maalesef kan ve gözyaşı. Sudan’daki gelişmeleri biraz olsun takip eden herkes bilir ki, bu ülkenin güneyinde de uzun yıllardır ayrılıkçı güçler ile Sudan yönetimi arasında çatışma vardı. Ayrılıkçı güçlerin destekçisi de ABD başta olmak üzere Batı dünyası ve Kiliseler Birliği idi. Yani batılılar Sudan’dan güney bölgesini koparıp burada Hristiyan bir devlet kurmak istiyorladı. Bu arzularına ulaşamayınca bu defa Darfur Bölgesi’nde bazı etnik ayrılıkları körükleyerek Sudan’ın başına yeni bir dert daha açarak köşeye sıkıştırmaya çalıştılar.
Darfur’da da kan aktı. Ama sorumlusu başta ABD’dir. Bir soykırım söz konusu olmamakla birlikte Darfur’da her iki taraftan da can kaybı vardır, akan kan hala durmuş değildir. Ancak, bu akan kanın tek sorumlusu El Beşir değildir. Bunun ortağı başta ABD Başkanı Bush’tur.
Ne var ki, Irak’ı Saddam’ın elinde biyolojik ve kimyasal silah var diye işgal eden ve ardından bugüne kadar bir milyon insanın hayatını kaybetmesine sebep olan Bush bunun hesabını vermek yerine Sudan Devlet başkanı El Beşir’i yargılatmanın ve mahkum ettirmenin peşindedir.
Bush kendi cinayetlerinin hesabını vermeden barış havariliğine soyunma yüzsüzlüğü sergilerken bu yüzsüzlüğüne ülkemizden de destek buluyor olması gerçekten üzüntü verici.
Bush’un ve ABD’nin böylesine iki yüzlü ve yalana dayalı politikaları sadece El Beşir ile sınırlı değil. Aynı tavrı İran için de yürütüyorlar. Tüm danyayı İran nükleer silah üretiyor, dünyanın başına bela olacak iddiaları ile kandırmaya çalışıyor.
Ne var ki o dünya üzerindeki Sahibinin Sesi medya hemen Bush’un bu iddialarının arkasına takılıyor başlıyorlar kampanyanın bir parçası olmaya.
“Eğer İran nükleer silah üretmeye çalışıyorsa bu suç mu ?” diye sormak akıllarına gelmiyor.
Ortadoğu’da nükleer silaha sahip olmak bölge için tehlike oluşturuyorsa İsrail’in elindeki 200’ün üzerinde nükleer silah niçin sorgulanmaz?
Dünya üzerinde hangi ülkelerin nükleer silaha sahip olabileceğinin kararını ABD mi verecektir? Ona bu hakkı kimler veriyor?
ABD bağlıları bu soruları kendi kendilerine sorma ve cevabını verme ihtiyacını duysalar kesinlikle Sahibinin Sesi olmaya bu kadar gönüllü olmazlar.
ülkemizde Afrika’nın tüm ülkelerinin temsilcilerinin katıldığı bir toplantıyı sadece El Beşir’e indirgemez ülkemizin çıkarlarını ön plana almaları gerekirdi. Ne var ki, böyle bir toplantıdan ABD rahatsız diye ülkemiz de gerçekleşen çok önemli bir toplantı adeta sabote edilmeye, gözlerden kaçırılmaya çalışılıyor.
İnsan Sahibinin Sesi olur ama bu kadar da olmaz ki? Sizin hiç mi kendinize ait ve ülkenizin çıkarlarıyla ilgili bir fikriniz yok?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.