Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un ziyareti hem Türkiye hem de Almanya’da ülke gündemine oturdu. Almanya’nın sömürgecilik tarihinde pek yeri yoktur, denir ancak nedense Gauck söylediğinin aksine bir dosttan ziyade bir sömürge valisi edası ile geldi geçti ülkemizden. Oysa ben kendi ülkesini de yakinen bilirim bu Gauck’un.

Ben senin ülkende Filistin’deki akrabalarına para gönderdiği için sorguya çekilen Araplar, camide baskına uğrayıp bir gün boyunca makineli tüfek namlusunun ucunda terörist muamelesi çekilen Müslümanlar tanıdım, Gauck. Cami derneğine üye olduğu için vatandaşlığa kabul edilmeyen, babası camiye gidiyor diye polisliğe alınmayan, Milli Görüşçü olduğu için terörist muamelesi gören yüzbinler ve aynı sebeple işten atılan insanlar tanıdım. Sorguda niçin kola içmediği, neden kot pantolon giymediği ve kadınlarla tokalaşıp tokalaşmadığı sorulan Müslümanlar tanıdım. Neyse niyetim Almanya’nın insan hakları karnesini açmak değil. Buna zaten ne satırlar ne de sadırlar yeter. Ancak şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim: Konuşmalarınızla sizin ülkenizden habersiz olduğunuzu daha önce öğrenmiştik ancak gazetecilerinizin kendi gazetelerinden habersiz olduğunu da ODTÜ’deki konferans sırasında öğrendik. O konferans sırasında öğrencilerle röportaj yapan ve onlara yalnızca Youtube ve Twitter’in kapatılması kararlarını soran Alman devlet kanalı muhabirleri çok da uzun sayılmayacak bir süre önce dünyaca ünlü kendi gazetelerine, Die Welt gazetesine baksalardı orada Almanya’nın, Youtube’a en çok erişim yasağı uygulayan ülkeler sıralamasında dünya birincisi olduğunu göreceklerdi. Ben size yardımcı olayım, bakın da gazetenin spotunda da yazdığı gibi ülkenizin internet yasakları konusunda Vatikan ve İslamcı Afganistan’ın bile çok çok gerisinde olduğunu görün. http://www.welt.de/wirtschaft/article113175744/Deutschland-ist-Spitzenreiter-beim-YouTube-Sperren.html

Batının aykırı çocuğu

İngillizlerin Robert Fisk’i, ABD’nin Noam Chomsky’si gibi Almanya’nın da bir aykırı çocuğu var: Jürgen Todenhofer. Todenhofer, Almanya’da Merkel’in ve Cumhurbaşkanı Gauck’un seçildiği parti olan Hristiyan demokratlarda 18 yıl boyunca milletvekilliği yaptı. Tek özelliği de bu değil üstelik; aynı zamanda aktivist, insan hakları savunucusu ve eserleri çok satanlar listesine girmiş bir gazeteci-yazar. Todenhofer dün kaleme aldığı yazısında bakın ne diyor:

“Sevgili cumhurbaşkanı,

Türkiye’deki konuşmanız gerçekten de çok sertti. Ancak buna benzer ya da örneğin aşağıdaki gibi bir konuşmayı Amerika’da yapmanız, çok daha inandırıcı olurdu.

-Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA)’nin Angela Merkel de dahil olmak üzere yakın dostlarla ilgili yürüttüğü casusluk faaliyetleri.

-Hukuksuz Irak savaşında ve vicdansız Afganistan savaşında öldürülen yüzbinlerce sivil.

-Guantanamo, Ebu Gureyb, Bagram ve dünyadaki tüm gizli Amerikan işkencehaneleri.

-Mahkeme kararı olmaksızın yapılan keyfi tutuklamalar ve diğer ciddi insan hakları ihlalleri.

-Son olarak Yemen’de olduğu gibi terör tehdidi bahanesiyle öldürülen insanlar.

Dediğiniz gibi dostlar birbirinin eleştirilerine karşı anlayışlı olmalı ve açık konuşmalı. Lütfen bunu bizim en önemli dost ve müttefikimiz ABD’ ye karşı da yapın.

İnsan hakları bir bütündür, parçalanamaz. Cesaret de. Konuşmanızı heyecanla bekleyeceğim.

Not: Ayrıca Almanya’daki Türk asıllı Almanlara karşı artık günlük hayatın olağan bir parçası haline gelen ev ve işyeri aramaları, polis kontrolleri veya buna benzer şeyler hakkında da cesur bir konuşma yapsanız nasıl olurdu acaba?”

Karga karga “Gauck” dedi

Sizi bilmem ama Gauck’un sözleri bana küçükken sıklıkla söylediğimiz bir şarkıyı hatırlattı. Yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir şeydi:

Karga karga “gak” dedi,

“Çık şu dala bak!” dedi.

Çıktım baktım bu dala,

Bu karga ne budala!

***

Karga fındık getirdi,

Fare yedi bitirdi.

“Miyav” dedi “av” dedi,

Fareyi tuttu kedi.