Bedel Ödemedikçe...
Bütün insanlık içerisinde Müslüman alemi dünyanın en yüksek potansiyelli, en zengin, en avantajlı, en mümbit coğrafyasına sahip.
Enerjisiyle, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle, genç nüfus yapısıyla, stratejik ve jeopolitik konumuyla çok özel imkanlar bahşetmiş, sınırsız lütuflar sunmuş ihsan ve keremi sonsuz yüce Rabbimiz...
Lakin gelin görün ki; son yüzyılda huzur, refah ve kalkınmışlık düzeyi bu potansiyelle asla münasip biçimde orantılı olamamıştır.
Dünya enerjisinin neredeyse yüzde 75’i Ortadoğu ve Kafkaslarda bulunuyor ama Müslümanların durumuna bakıyorsunuz zulüm, sefalet, huzursuzluk, imkansızlık, fakirlik hatta açlık kol geziyor.
Bütün Müslüman ülkelerin gayri safi milli hasılasını toplasanız bir tek Almanya’nın gayri safi milli hasılası kadar dahi etmiyor.
Elbette bunda sömürgeci, işgalci, maddeci Batı ile Siyonist zihniyet ittifakının, saldırgan tutumları ile entrika üzerine kurulu haksız savaşlarının etkisi var.
Fakat bütün suçu onlara yüklemenin kolaycılık olduğunu ve bunun bize hiçbir faydasının olmadığını bugünlerde daha net görmüş olmamız gerekiyor.
Müştekilik, yansıtmacılık, edilgenlik, müşkülpesentlik bize göre değil.
Ama söz çoğaldı, manevi yaşam geriledi. İnançlarımızı, adetlerimizi, geleneklerimizi, öz değerlerimizi yeni nesle aktarmamızda arızalar çıktı. Dünyevileşme almış başını gidiyor.
Oysa ki; bizler bir anlık tefekkürün bin yıllık nafile ibadetten daha hayırlı olduğuna, bin düşünüp bir konuşulması gerektiğine inanan, “önce ahlak ve maneviyat” diyen bir geleneğin temsilcileriyiz.
Batılılar Ortaçağ karanlığından kendi aralarındaki husumeti, tefrikayı rafa kaldırıp ittifak kurarak kurtuldular. Geçmişten ders alarak bugünlere geldiler.
Ne kadar olumsuz özellikleri varsa hepsini sistematik biçimde Doğu’ya transfer etmek için seferberlik başlattılar. Doğu’nun da ilmini, birikimini bila bedel alıp kullandılar. Yani bizi zayıflatıp, kendilerini güçlendirdiler. Gafletimizden yararlanıp bütün servetimizi, olanca varlığımızı yağmaladılar.
Bugün dünyanın süper gücü olarak nitelendirilen ABD, büyük ölçüde Osmanlı’nın yönetim sistemini uygulamakta. Bu tabii adalet, insan hakları ve hukuk anlamında değil.
Aslında onların ne yaptığından daha çok bizim ne yaptığımız ve neyi yapmadığımız önemli.
Kıtalar ötesine adalet, huzur, refah ve insan hakkı götüren ruhumuzu yitirdik, samimiyetimizi kaybettik. İstisnaları ayrı tutmak lazım ama artık damarlarımızda ihlas yerine riya dolaşıyor. İliklerimizi korsan, sahte kimlikler kapladı.
Sanal, şekilci, sloganik bir İslam anlayışı türedi. Pusulamız saptı, ölçülerimiz değişti, orijinallik bozuldu, aile kurumu dejenere oldu. Müslümanların arasına tefrika girdi.
Ciddi bir muhasebe, büyük bir öze dönüş lazım.
Dünyanın dört bir yanında Müslüman kanı akıyor, zulüm hüküm sürüyor, İslam coğrafyasında hazan yelleri esiyor.
Dindarlığın da, dürüstlüğün de, imanın da, İslam’ın da bir bedeli var.
Bedel ödemedikçe, bu dünyada da ahirette de bize huzur yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.