Kömür ocakları neden kapatılamıyor?
Başlığa bakarak tüm kömür ocaklarının kapatılmasını istediğim gibi bir sonuç çıkartılmasın. Her kazanın ardından toplumun büyük çoğunluğunun aklına bu ocakların kapatılması geliyor. Çünkü hiçbir maddi çıkar insan hayatından daha önemli değildir, olmaması gerekir. Ancak, gerçek maalesef binlerce insanımız, evlerini geçindirebilmek için ocaklar kapatılmaktansa her türlü tehlikeye rağmen açık kalmasını, kısacası ölüme rağmen buralarda çalışmak istiyorlar. Bu gerçek ile ilk defa Soma’da kaybettiğimiz 301 canın definlerinin hemen arkasından bölge insanının ocakların açılmasını, tekrar çalışmaya başlamak istediklerini gördük. Benzer durum madende çalışanların şartlarını iyileştirmeyi ön gören yasal düzenlemenin ardından işverenler yeni duruma göre kendilerini uydurmak yerine işçilerin işlerine son vermeyi tercih ettiler ve binlerce işçi yasal düzenlemenin sağladığı yeni imkânlara sevinemeden kendilerini kapının önünde buldular. Denebilir ki, düzenleme ile yeni haklar elde etmektense ocakların açılmasını, işlerinin başına dönmeyi istemeye başladılar. İşçiler ölümü göze alarak ocaklara iniyorlar diye suçlanmaları doğru olur mu? Yani, işçiler çalışmak istiyorlar diye kazaların sorumluluğunu onların üzerine yıkmak düşünülebilir mi? Kaldı ki, her iş yerinde olduğu gibi kömür ocaklarında da işveren ve işçiler olmak üzere iki taraf vardır. Eğer işverenler daha çok kazanmak adına işçilerin güvenliğini bir kenara itebiliyorlarsa, işverenler işçilerin yapacak başka işleri olmamasını istismar ediyorlar demek yanlış olmaz.
Kısacası, madenlerde meydana gelen kazaların ardından yapılan araştırma ve incelemeler birbirini takip eden ihmallerin önemli rol oynadığını gösteriyor. Özellikle de işverenlerin birtakım harcamalardan kaçınmaları sebebiyle önemli bazı tedbirleri almayışları ön planda bulunuyor. Bunun yanında çalışanların da bana bir şey olmaz anlayışının bir sonucu kişisel ihmalleri olabilir ama esas sorumlunun işletmeciler olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Bu noktada Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in açıklamalarından kısa bir bölüm aktarmak istiyorum. Bakan Çelik, Türkiye’de Karaman’daki gibi çok sayıda küçük maden olduğuna dikkat çekerek, “İşveren daha fazla kâr için yatırım yapmıyor. Bu tür madenler kapatılmalı” dedikten sonra şu görüşleri dile getiriyor: “Soma’da 301 kişi öldü. Daha birkaç gün sonra, ‘illa ki maden açılsın’ denildi. Bunu oradaki işçi de, işveren de, esnaf, yöre halkı, herkes istedi. Bölge halkından gelen bu talep doğrultusunda, yaşanan sosyal sorunlar üzerine, açılsın için talepte bulunuldu, baskılar yapıldı.”
Bu açıklama da gösteriyor ki, esas sebep işsizlik. Maden ocaklarında çalışan insanlar bir başka alanda çalışma imkânı bulabilseler, evlerine ekmek götürebilseler sanıyorum hiçbiri bunca tehlikeye rağmen ocaklarda çalışmak için ısrarcı olmaz. Bu bakımdan kazalarla pek ilgisi yokmuş gibi görülse ve gösterilse de ocaklarda yaşanan can kayıplarının esas sebebi işsizliktir. İşverenler de insanların her türlü tehlikeye rağmen ocaklarda çalışmaya mecbur olduklarını gördükleri için daha fazla kazanma hırsına teslim oluyorlar. Bu bakımdan ocakların kapatılması sanıldığı kadar kolay değildir. Meselenin çözümü öncelikli olarak işverenlerin kazançlarının bir bölümünden vazgeçmelerini sağlamak için yaptırımların sonuna kadar uygulanmasıdır. Ama esas sorun işsizliktir. İşsizlik aşağılara çekilemediği sürece her maden kazasının ardından herkes aklına geleni söylemeye devam edecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.