Silah bırakmak mı, Türkiyeyi terk etmek mi?
Çözüm sürecinin devamı konusunda HDP ile yapılan son görüşmenin ardından medyaya çok farklı haberler yansıyor. İktidar yanlısı gazeteler varılan mutabakatı genellikle, “PKK silah gömecek devlet toplayacak” şeklinde verdiler. Dileriz böyle olur. Ancak, aynı zamanda çok farklı haberler gündeme geliyor. Söz gelimi, varılan mutabakatın “Silah bırakma değil, geri çekilme” şeklinde olduğu belirtilirken, bir gazetede iki olumsuz haber aynı sayfada yer alıyordu. Bu haberlerden ilki, “PKK uluslararası meşruiyet peşinde” başlığı altında verilirken diğeri, “PKK’nın seçeneği çok, AKP’ye ihtiyacı yok” başlığını taşıyordu. Buna bir de HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın, “Tabanımız sürece olan inancını yitirdi” açıklaması eklenince sanki havanda su dövülüyor havası ortaya çıkıyor. Kısacası, PKK ve HDP kanadından yapılan açıklamalar eğer bir pazarlığın ifadesi değil ise çözüm sürecinin istenen neticeyi vermeyeceğini gösteriyor. Gönül ister ki, iktidar yanlısı gazetelerin iddia ettiği gibi “PKK silahları MİT’in belirlediği yerlere gömsün ya da bıraksın, devlet de toplasın” böylece militanların Kuzey Irak’a çıkışı silahsız gerçekleşsin. Varılan mutabakat gerçekten böyle ise o zaman KCK yöneticisi Karayılan, Başbakan Yardımcısı Arınç’ın, “Sürece mecbur değiliz” şeklindeki sözlerine, “Sanki biz çok mecburuz. PKK’nın seçeneği çok, AKP’ye ihtiyaç yok” şeklinde karşılık vermesi anlamsız olmaz mı? Ayrıca Demirtaş’ın HDP tabanının süreçten ümidini yitirdiği değerlendirmesi Karayılan’ın açıklaması ile birlikte değerlendirildiğinde belli ki sağlanan tek mutabakat belli bir süreliğine çatışma olmaması, güvenliğin sağlanması…
Bu noktada son görüşmede varılan mutabakat Hüseyin Yayman’ın köşesinde belirttiği gibi, “Silah bırakma değil, geri çekilme” ise bu militanların silahları ile birlikte Kuzey Irak’a geçecekleri demektir ki, o zaman iktidar yanlısı gazetelerin “PKK silah gömecek devlet toplayacak” haberleri anlamını yitiriyor. Hele bir de bunlara Ertuğrul Kürkçü’nun Londra’da düzenlenen bir toplantıda bir soruya verdiği şu cevap eklenince sanıyorum barışa giden yol sıkıntılarla ve engellerle dolu:
“Türkiye’deki Kürtler, Kürtlerin yaşadıkları herhangi bir bölgede barış olmadan, barış süreci yürütmezler.”
Belli ki, PKK’ya başta ABD olmak üzere bazı devletler cesaret veriyor. Barış sağlanacak olsa bile birtakım yeni kazanımlar sağlamaya çalışıyorlar. Lafı uzatmanın anlamı yok, ülkemizde terörün son bulması millet olarak ortak dilek olmasına karşılık en azından 100 yıllık bir Büyük Kürdistan planını uygulamaya sokan güçler bu planlarından vazgeçmiş değiller. Bu gerçeği unutmadan hareket etmek, gereğinden fazla hayale kapılmamak gerekiyor. Kuzey Irak’ta Türkiye’nin tüm karşı çıkmalarına rağmen bir Kürt devleti kurulduğu ve sonunda Türkiye’nin de tanımak zorunda kaldığı unutulmamalıdır. Bu gerçek unutulmaz, gerekli tedbirler alınırsa mesele yok. Ama bir taktım sahte vaatlere kanılarak otonomi ya da federasyon gibi bir takım adımlar atmaya razı olunursa bilinmelidir ki, emperyalist güçlerin hedefine hizmet edilmiş olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.