Baraj
Türk tipi demokrasinin en kendine özgü yanlarından biri de şüphesiz, oldukça yüksek olan yüzde onluk seçim barajı.
Baraj meselesi, iktidarların nasıl dönüştüğünün yanı sıra Türkiye’de cari muhalefet anlayışını ortaya koyması bakımından da adeta bir turnusol kağıdı işlevi görüyor. Tıpkı milletvekili dokunulmazlığı ya da YÖK konusunda olduğu gibi. Muhalefette ve henüz barajın altında iken hemen bütün partilerin antidemokratik bularak canhıraş feryatlarla azaltılmasını ya da kaldırılmasını talep ettiği seçim barajı, iktidar olur olmaz “unutulur”, gündeme gelmesinin engellenemediği durumlarda da pişkince savunulup faziletlerinden dem vurulur.
Bu durum AK Partili yıllarda da değişmedi. Bir zamanlar kendisinin de içinden geldiği geleneğin önünü kesmek için kullanılan baraj, bunun engellenmesinin artık imkansız olduğunun anlaşılmasının ardından bu kez de diğer üvey evlat Kürtlerin mecliste temsil edilmesini engellemeye yönelik bir aygıt olarak varlığını hep sürdürdü. İktidarlar geldi gitti, seçmen sayısı ikiye üçe katlandı ancak yüzde onluk seçim barajı, hala varlığını sürdürüyor. Üstelik bir zamanlar İslamcılar ya da Kürtler siyaset sahnesinde boy göstermesin diye konulan baraj engelinin fiili bir karşılığı da kalmadı. AK Parti yıllardır iktidar, Kürtler de her seferinde bir şekilde meclise girmenin yolunu buluyor. Üstelik artık çözüm sürecinde de sona yaklaşıldı ve artık Kürtlerin de siyasetçisi makbul.
Düşünebiliyor musunuz, ülke genelinde seçimler yapılıyor, 53 milyon seçmen oy kullanıyor ve oyların yüzde onu direkt çöpe atılıyor. Bir oyla seçimlerin kaybedilip kazanıldığı bir düzlemde ve her seçim sonrası üç oy-beş oy kavgasının yapıldığı bir ülkede sen kalkıp yaklaşık 5,5 milyon vatandaşı yok sayacaksın, sonra da kalkıp bunun adına demokrasi ve milli irade diyeceksin.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, muhalefet olmanın rahatlığından ya da AK Parti’ye biraz olsun oy kaybettirecek her şeye umutla sarılmasından mıdır bilinmez, çok doğru bir laf etti geçenlerde. Bozuk saat misali gerçeği gösteren ve hükümete “Madem darbeye karşısın, o zaman darbe hukukuna da karşı ol ve darbe ürünü barajı kaldır” diye seslenen Kılıçdaroğlu’nun bu talebi sanırım daha uzun yıllar yerine getirilmeyecek, tıpkı YÖK gibi başka darbe kurumlarının da varlığını korumaya devam edeceği gibi…
Genel seçime kısa bir zaman kala, birçok kez şahit olduğumuz gibi, seçimleri zora, ülkeyi de kaosa sürükleyebilecek ayak oyunlarına girişilmesi doğru değil. Hele hele siyaset dışı aktörlerin siyaseti dizayn etme girişimleri hiç hoş değil. Ancak eğer gerçek bir demokrasi olacaksak, yüzde 10’luk seçim barajı, mutlaka ya toptan kaldırılmalı, ya da en azından makul bir seviyeye çekilmeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.