‘Tunusami’ bitti mi?
Tunus’ta Nahda’nın taktiksel olarak vitrinden uzak durması, uzlaşmacı (yahut kimine göre tâvizkâr) tutumu ve tedricilik presibini tercih etmesi sırtında yumurta küfesi taşımayan ‘tezcanlı devrimciler’ için ‘geri adım’ gibi görülebilir. Haddizatında savaşta bazen geri adım da atılır, hile de yapılır ancak bu tavrı ben daha çok kazanımları tahkim etme niyeti olarak yorumluyorum.
Mühim olan 17 Aralık 2010’da Muhammed Buazizi tarafından fitili ateşlenen ve bir tsunami gibi dalga dalga yayılan ‘diriliş rûhu’ ve ‘meşruiyet arayışı’nın güçlenerek devam etmesidir. Tunus’ta bugün olan da budur.
Kemalizm’den çokça esinlenen Burgibaizm’in Tunus toplumundaki tahribatı birkaç yılda rehabilite edilemeyecek kadar derin. Gannuşi, ülkesinin ‘hazmetme kapasitesi’ni ve devrim maliyetlerini inceden inceye hesaplayarak Nahda’nın Şura Konseyi ile birlikte, iktidardan uzak durarak muktedir olma yolunu tercih ediyor denebilir. Bu sayede dönüşüm süreci, meşru mekanizmalar çalıştığı müddetçe, devam edecek ve uzun vadeli planlamalar yapılabilecek.
YASEMİNLER SOLMAYACAK!
Ana akım medyanın iktidardaki Nida Tunus Partisi etkisinde olduğunu ve Körfez’den ve Fransa’dan ciddi beslenen ‘karşı devrimciler’in zindeliğini düşünürsek Tunus’ta sürecin hâlâ pamuk ipliğine bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Nahda’nın kimi zaman ‘ürkek’ denebilecek bir politika takip etmesinin sebebi tüm bu faktörlerin süreci işlemez hâle getirmesine mani olmak.
Medya, Tunus siyasetinde hâlâ en önemli aktör ve tüm ‘Arap Baharı’ coğrafyasında olduğu gibi Nahda, İhvan ve hatta Ak Parti tarafından atılan adımları ‘güvenlikleştirme’ye teşne küresel medya yapılanmasından etkilenmeye oldukça müsait.
Tunus’ta dönüşümün sancısız ve Tunusluların iradesi yönünde devam etmesi için Türkiye-Tunus ilişkileri de hayati önemde. Türkiye’nin resmi ve sivil kurumlarıyla Tunus’la işbirliğini geliştirmek üzere çalışmalar yapması Tunusluların Ocak 2014’te kabul ettikleri anayasa çerçevesinde arzu ettikleri dönüşümü gerçekleştirmelerine yardımcı olacaktır. 88 yaşındaki seküler Sibsi oyların %55’ten fazlasını alarak ülkenin yeni Cumhurbaşkanı oldu. Beş yıllığına görev yapacak.
Cumhurbaşkanının yeni Anayasa’nın 71-88. maddelerinde sıralanan yetki ve sorumluluklarına riayet etmesi ve gerginliğe prim vermemesi Tunus için büyük başarı olacaktır. Böylelikle Orta Deniz’in ortasında yeni bir istikrar adası doğabilir. Devrimlerin sembolü olan Yaseminlerin solmaması bu sürecin kan akmadan devam etmesine bağlı.
TOTALİTERİZMLE MÜCADELE
Türkiye ve Tunus tecrübeleri ciddi tahlil edilmeli. Mısır, Suriye, Yemen tecrübeleri masaya yatırılmalı. On yıllardır Müslüman toplumların kanını emen totaliter rejimlerle ve vesayetlerle mücadele için silah tek yol değil. Devrimi istemek ve kitleselleştirmek kâfi gelmiyor, tüm araçlarını ve beşeri sermayesini de hazırlamak şart. Tunus, Türkiye’nin yolundan giderek bunu yapmaya çalışıyor.
Peki, gelecekte yeni bir Tunusami başlayabilir mi?
Neden olmasın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.