Vahdet, yayın hayatına başlayalı on yedi gün oldu.                                        

Gazetenin güçlü haberciliği, yazar kadrosu, göz dolduran tasarımı bir yana sadece hergün ‘vahdet’ kavramını milyonlarca insana hatırlatması bile başlı başına büyük bir hizmet. 

Ümit ediyorum gazetemiz, ismiyle müsemma olur ve ‘vahdet’imize vesile olan yayınlar yapar. 

Bugün yaşadığımız bir çok sorunun temelinde eğitimden siyasete, kültürden toplumsal hayata kadar hemen her sahada parçalı düşünmeye, kutuplaşmaya, küçük ve sun’î ortak paydalarda, fânuslarda yaşamaya, kurumsal ve bölgesel milliyetçiliklere ibtila derecesinde kendimizi kaptırmamız yatıyor. 

İbrahim Kalın’ın Akıl ve Erdem’de ifade ettiği gibi “Kesrette kaybolup vahdeti unutmak, insanın kendini uzuvlarından biri olarak tanımlamasından farksızdır.” (s.75, Küre Yay.) 

Kartezyen düşünce sistemi ve pozitivizm on yıllardır âdeta sinsi bir virüs gibi bünyemize nüfuz etti ve basîretimizi ifsat etti maalesef.

Bu illetlerden kurtulmanın yegâne çaresi ‘vahdet’ mefkûresini yeniden ve tüm yönleriyle idrak etmek… ‘Kesrette Vahdet’ hakîkatini hazmedip yaşamak... 

“Bir olan Bir’den sudûr eder” kaidesince kâinattaki ‘vahdet’ten Yaratıcı’nın ‘Vahdet’ine ulaşmak (tevhid) ve kalplerin ‘vahdet’i (ittihad) için seferber olmak…  

HAKİKAT’İN SESİ, VİCDAN’IN TERENNÜMÜ

Bu ulvî ideallerin gönüllerde kökleşmesi için medyanın yalan, çarpıtma ve uydurma haberler yerine yalnız hakikatin konuşulduğu, vicdanların terennüm edildiği bir ahlâkî dile kavuşması gerekiyor. Dilin ahlâkîliğini geçtik, ahlâkın dili bile en kayıp metâ basında! 

Daima yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar (3Y) ile ilgili haberler veren basının ‘yalan’ı meslek edinmesi 3Y’den daha tehlikeli bir zaaf.

Hâlihazırdaki manzara hiç iç açıcı değil: Ajans gazeteciliği ve manipülatif habercilik revaçta. Sahaya inmeden masadan ahkâm kesen editörden geçilmiyor bizim medya. 

Vahdet, bu noktalarda hassas olursa, medyada yaşanan türbülanstan özgün duruşuyla sıyrılabileceğini ve ilk 17 günde olduğu gibi önümüzdeki dönemde de milletimizin yüksek teveccühüne mazhar olabileceğini düşünüyorum. 

Ne zaman fırsat bulup gazete mutfağına girsem heyecanlı ve hummalı bir çalışmaya şahit oluyorum.

Genel Yayın Yönetmeni Yener Dönmez’i odasında görmek neredeyse imkânsız; gazete matbaada dönünceye kadar okuyuculara daha güzel bir gazete sunabilmek için her safhasında emek verip her sayfasına îtinayla dokunuyor… Bu Anadolu sâfiyeti ve cengâverliği emniyet ve ümit veriyor bana…    
TÜRKİYE’DE VAHDET, İSLAM DÜNYASI’NDA VAHDET

2015’le ilgili felaket senaryoları yazmak çok kolay. Bunun için o kadar sebep ve bilgi var ki ve her gün bölgemizden o kadar ‘vahşet’ haberleri geliyor ki bu trene binerseniz bir daha bu topraklarda güneşin doğmayacağını sanarsınız! 

Oysa marifet, Türkiye’de ve İslam Dünyası’nda ‘vahdet’in tesisi için fikir ve eylem üretmekte ve ‘çıkış yolları’ için gayret etmekte.  

Türkiye, eşsiz jeopolitiği, tarihi ve kültürel özellikleri sebebiyle sıradışı, bölgesel ve küresel bir güç olmaya aday, dev bir ülke. Dolayısıyla güçlü yanları kadar aşmak zorunda olduğu tehdit ve meydan okumaları da girift ve çok olan bir ülke. 

İçerde ve dışarda karşı karşıya olduğu meydan okumalarla başedebilmesinin en önemli anahtarı ise ‘milli birlik ve kardeşlik’ yürüyüşünü yılmadan devam ettirmesi ve İslam Dünyası’nda müttefiklerinin sayısını artırmasını sağlayacak olan ‘vahdet’i tesis etmesi. 

Onun için bu yılın ilk gününde en büyük temennim ve duâm şu: 2015 Vahdet yılı olsun.