Ana dille eğitim ve İnsan hakları
PKK taleplerinin başında ana dille eğitim geliyor. Bazı çevreler de bu talebi insan hakları ile ilişkilendirerek Türkiye’yi bu noktada taviz vermeye zorluyorlar.
Bu ısrarın arka planını iyi anlamak lazım. Dil sadece bir iletişim aracı değildir. Aynı zamanda bir ulus inşa aracıdır da.
Ayrılıkçı hareketler için dili vazgeçilmez kılan dilin bu kurucu veçhesidir.
Bölücü yapılanmalar bu gerçekten hareketle önce ortak bir dil inşa etmeye çalışırlar. Çünkü aynı dili konuşmadan millet olmak mümkün değildir.
Bunun için farklı lehçe ve ağızlar arasında biri ortak dil olarak seçilip yaygınlaştırılmaya çalışılır. Bunun yolu da eğitim sistemine dahil olmaktır. Bir dil eğitim sistemine dahil olmadıkça standartlaşma, yaygınlaşma ve herkes tarafından konuşulma imkanını bulamaz.
Ulus, dil üzerinden, eğitim kurumlarında inşa edilir. Bir Batılı yazarın “ulus devlet eğitim tekelini elinde bulundurduğu için ulus devlettir” sözü bu gerçeğe işaret eder.
Bir dili konuşmak, öğrenmek, yayınını yapmak insan hakkıdır. Ancak onun ulus inşasına aracılık etsin diye eğitim sistemi içerisine sokulması insani bir talep değil siyasi bir taleptir. Üstelik dil hakları ile ilgili hiçbir sözleşme, bildirge bu şekildeki bir talebi korumamaktadır.
Bu konuda yapılmış en önemli sözleşmeler Ulusal Azınlıklar Çerçeve Sözleşmesi ile Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’dır. Her iki sözleşme de dili tarihi bir miras olarak görmekte bu amaçla korunma altına almaktadır. Dili tarihi mirasın dışına taşırıcı egemenlik ve bütünlük aleyhine kullanıcı hiçbir talep hiçbir sözleşmenin koruması altında değildir.
Her iki sözleşmede de, sözleşme hükümlerinin ülke bütünlüğü ve milli egemenlik aleyhine kullanılamayacağına dair hükümler vardır. Yani bir talebin esas amacı ulus inşası ve egemenliğin paylaşılması ise bu sözleşmeler buna cevaz vermemekte, ilgili ülkelere bu hakları askıya alma hakkı tanımaktadır.
Türkiye’de de bu taleplerin esas amacı ülkeye doğum yaptırmak, ayrı bir devlete hamile bırakmaktır. KCK sözleşmesine bakıldığı zaman daha insani bir dünyanın değil ayrı bir devletin hedeflendiği görülecektir. HDP/PKK sözcülerinin bağımsızlık vurgulu yüzlerce beyanını bulmak mümkündür.
“Ben seni böleceğim dili de bunun aracı olarak kullanacağım” diyen ayrılıkçı bir harekete karşı herhalde bağımsız bir ülkenin de kendini müdafaa hakkının olduğunu düşünmek gerekir.
Dil farklılaşması uzun vadede toplumun birbirine yabancılaşmasına neden olmakta, duygusal kopuşun zeminini hazırlamaktadır. Birbirinin dilini konuşamayan, birbirini anlamayan bir topluluk nasıl millet olur?
Ana dille eğitim talebiyle yapılmak istenen budur. Bölgede Kürtçenin eğitim dili haline getirilmesi örgüt baskısıyla beraber düşünüldüğünde aileleri Kürtçe eğitime yönlendirecek, bir nesil sonra Türkçeyi konuşamayan anlayamayan yabancı dil seviyesinde gören kuşakların doğmasına neden olacaktır.
Türkçe bölgede Almanca, İngilizce kadar bilinen bir dil seviyesine düşecektir.
Ayrılıkçılığın insan hakları ile bir ilgisi yoktur. İnsan hakları bu tip hareketler tarafından her zaman istismar konusu edilmiştir. Hiç bir insan hakkı bölünmeye, parçalanmaya cevaz vermez.
İnsan haklarını maske edenler önce PKK’nın hangi, eyleminin hangi insan hakkına uyduğunu söylemelidirler.
Çocuk, kadın, yaşlı, genç demeden insan öldürmek hangi insan hakkıyla bağdaşır.
Soygun, kundaklama, haraç, gasp, çocukları dağa kaçırmak hangi insan haklarına uyar?
İnsan haklarından bahsedenlerin önce bu haklara kendilerinin saygı göstermesi gerekir. Kaldı ki farklı dillerle eğitimin ayrılıkçılığa çare olmadığı bugün ortaya çıkmıştır.
Katalonya’da, Kanada’nın Quebec bölgesinde verilen ana dille eğitim imkanı resmi dili yok etmiştir. Katalonya’da İspanyolca, Quebec’te İngilizce neredeyse yasaklı dil haline gelmiştir. Her iki bölge de artık birbirlerini anlayamaz hale geldiklerini bahane ederek bağımsızlık istemektedir. Her iki bölgede de referandumlar yapılmıştır.
Ülke bütünlüğüne katkısı olur diye verilen tavizler tam aksi yönde sonuçlar doğurmuştur. Bu imkanı veren bazı ülkelerde ise hem ayrılıkçı bir hareket yoktur hem de verilen imkan çok kısıtlıdır. Sadece beden eğitimi ve Coğrafya’ gibi derslerde ana dilin kullanımına izin verilmektedir.
Dolayısıyla iki de bir insan hakkı diye Türkiye’nin önüne sürülen ana dille eğitim taleplerinin hedefi daha insanca bir yaşam değil, daha ayrışmış bir toplumsal yapının alt yapısını hazırlamak içindir.
2012 yılından itibaren Kürtçe, Zazaca gibi yerel dillerin seçmeli ders olarak okutulmasının önü açılmıştır. Bu çok doğru bir karardır. Gerçekten amacı ana dilini öğrenmek olanlara devlet bu imkanı vermiştir.
Daha ötesi artık bir dilin öğrenilmesi, konuşulması değil, yerel dillerin ortak dilin yerine ikame edilmesi, ulus inşasıdır.
Seçmeli yetmez insan haklarına aykırıdır diyenler, PKK’nın eğitim projesinde Türkçenin seçmeli yabancı dil olarak derç edildiğini unutmamalıdırlar.
İnsan haklarına, demokrasiye, kardeşliğe, barışa EVET,
Bölünmeye, parçalanmaya, yabancılaşmaya, ayrılık siyasetine HAYIR.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.