Yeni şeyleri hazmetmek zordur!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı karşılama merasiminde 16 Türk devletini temsil eden askerlerin bulunmasını ve bu muhteşem temsil önünde iki devlet başkanının poz vermesini hazmedemeyen çevreler anında ‘paralel saldırı’ya geçtiler ve utanmadan bu yeniliği ‘kıyafet balosu’ diye karalamaya çalıştılar.
Artık bu kesimin temel özelliğini biliyoruz: Yeni ne varsa karşı çıkmak! Erdoğan ne diyorsa karalamak!
Yeni şeyler söylemek zordur ama yeni şeyleri hazmetmek ‘eski kafalı’ statükocular için çok daha müşkildir.. Onun için Yeni Türkiye’nin inşâsı uzun ve meşakkatli bir yol...
Bildik ‘emanetçi’ hükümetler, alışılmış Cumhurbaşkanı, köhnemiş askerî ve sivil bürokrasi, milli irade düşmanı medya, pozitivist eğitim sistemi istenen… Oysa Yeni Türkiye bu değil.
Şarktan garba tüm vatandaşlarına eşit mesafede olan, her vatan evladının kendini güvende hissetiği ve anavatanında anadilini konuşup yazabildiği, bölgesinde inisiyatif alabilen, gündem belirleyebilen, küresel güçlerin tahakkümüne boyun eğmeyen, darbe ve vesayet düzeninin sona erdiği, zâlime izzetli, mazluma merhametli, tarihî ve coğrafî sorumluluklarının farkında bir ülke olacak Yeni Türkiye.
Pazartesi günkü tablo tam da buna işaret eden vakur bir tabloydu. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Netanyahu, Esed ve Batı’ya verilen mesajlar da bunu tamamladı. Anlayabilene…
HER YENİLİK RAHATSIZ EDER!
İnşâ ve tamir çok zor, imhâ ve tahrip çok kolaydır. Eski düzeni devam ettirmek, alışkanlıkları bozmamak kolay, inkılap yapmak, yeni şeyler söylemek cesaret işidir ve rahatsız eder. Yeni bir şey üretmek için mücadele etmeniz, çırpınmanız gerekir. Onun için makul ve hayırlı her ‘yenilik’ çok kıymetlidir. Her kıymetli şey de kıskanılır. hazımsızları harekete geçirir. Son yıllarda Türkiye’de sayısız yeniliklerle karşılaştık. Bir kesim sırf kıskançlığından, alışkanlıklarından vazgeçemediğinden, siyasi hırsından veya ihanetinden bu yenilikleri kabullenmekte zorlandı. Pazartesi günkü tablo gibi Cumhurbaşkanlığı Sarayı da kimileri tarafından bir türlü hazmedilemedi mesela. Kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması, Kürtçe televizyon kanalı, okullarda Kur’an-ı Kerim, Siyer ve Osmanlıca derslerinin konulması, dershanelerin kaldırılması ve daha bir çok yenilik Türkiye’yi normalleştirirken anormalleri krize soktu!
Her geçen gün özgüveni artan Türkiye’nin önünün açılması bu yenilikleri çoğaltmasına ve kendi standartlarını belirlemesine bağlı oysa…
YENİ SESLER YENİ YÜZLER
Siyasette, bürokraside ve medyada da yeni yüzler, yeni isimler kolay yetişmiyor Türkiye’de. Bu anlamda Ak Parti’nin ‘üç dönem’ kuralı siyasette yenilenmeye vesile olacağı için devrim gibi bir uygulama. Medya dünyası sözgelimi, Vahdet gibi yeni gazetelerin çıkmasına, yeni yazarların, yeni yüzlerin doğmasına pek de hazımlı değil. Hep eleştirdiğimiz paralel çetelerin kendi sahalarına girenlere acımasızca muameleler yapması gibi yıllardır bizim diye bildiğimiz medya kuruluşları yeni yazarların yeni gazetelerin çıkmasına müsaade etmediler. Öncü olmadılar. “Pastayı nasıl paylaştırmayız” diye statükoyu koruma derdine düştüler. Bu yaklaşımdan ülke çok zarar gördü. Murdoch gibi bir ırkçının medyacılık yaptığı, paralel çetelerin cirit attığı Türkiye’de bir Anadolu çocuğu çıkıp gazete ve televizyon kuramaz mı?
Yeni Türkiye’nin inşâsı da hazmı da çok zor…
Ya öğreneceğiz, alışacağız, kabulleneceğiz yahut eski tas, eski hamam, eski tellaka talim edeceğiz Allah muhafaza…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.