Fransa Başbakanı’nı uğursuz Charlie Hebdo paçavrasına ve bir Koşer marketine yapılan terör saldırıları sayesinde tanıdık; yoksa kimse bir Fransız başbakanını bilmez, merak da etmezdi. Hatta bizim basında Hollande ile Netanyahu’nun sinagog ziyareti sırasında Netanyahu’nun korumaları tarafından itildiği haberiyle, biraz da ‘mağdur’ sıfatıyla arzıendam etti Başbakan Manuel Valls.

Bir İspanyol göçmeni olan ve 1982’de Fransız vatandaşlığını alan sosyalist Valls’ın Yahudiler ve İslamofobi ile ilgili çok ilginç görüşleri varmış meğer. Hollande’ın vitrinlere süs kabilinden servis edilen ‘vicdanlı’ ifadeleri ile taban tabana zıt ama aslında gerçek Fransa’yı görmek adına yardımcı olacak parlak fikirlere sahip Valls.

Geçen yıl yaklaşık 7000 Fransız Yahudi İsrail vatandaşı oldu, Yahudi Ajansı’nın tahminine göre, Paris saldırıları sebebiyle 2015 yılı içinde bu sayı 10 bin olabilir. 1969’daki yıllık rekor olan 5292 rakamı geçilmiş oldu böylece. Paris saldırıları bir çok açıdan İsrail’in işine yaramış gibi görünüyor… Buradan, İsrail, hem Avrupa kamuoyunun İslam-terör ilişkisi ile ilgili algısını hem de anti-semitizm hassasiyetini ‘update’ etmekle kalmadı, en iyi yaptığı şey olan ‘seçilmiş acı’ edebiyatıyla ‘Filistin’i imha planı’na yeni dolgu malzemeleri de devşirmiş oldu!

Valls tam da bu noktada devreye giriyor ve ‘ilgi çeken’ cümlesini kuruyor: “Eğer 100 bin Yahudi İsrail’e göç ederse Fransa Fransa olmaz.” Bunu da 1789 Fransız İhtilali’nde Yahudilerin tam vatandaş olarak tanınmasına ve bunun Cumhuriyet’in kurucu prensibi olmasına bağlıyor. Valls’a göre Yahudiler Fransa’da hâlâ merkezi bir konumda. Onun için “100 bin İspanyol göçmen İspanya’ya göç etse aynı şeyi söyleyemem” diyor. Başbakan’a yakınlığı sır olmayan Amerikan Yahudi Komitesi’nin Paris Ofisi Direktörü Simone Rodan-Benzaquen Başbakan Valls için, “Bizi bu kadar açık ve hiç çekinmeden destekleyen ilk kişi” diyor. Valls bu övgünün hakkını fazlasıyla veriyor ve hükümeti aracılığıyla Yahudi kuruluşlarına her yıl ciddi kaynaklar aktarıyor.

The Atlantic’ten Jeffrey Goldberg kapsamlı bir mülakat yapmasaydı bu kadar ifşâ olmayacaktı Valls aslında. Hollande, İslam Dünyasına ve uluslararası kamuoyuna şirin mesajlar verirken, Valls, hükümetinin gerçek yüzünü gösteriyor. Bizdeki akvaryum balıkları ise Netanyahu’nun hizaya getirdiğini düşündükleri Hollande’ı neredeyse aziz ilan edecekler…

İslamofobi kelimesinin kullanımına da karşı olan Valls, bu kavramın en çok radikal İslamcıların işine yaradığını, İslamcıların bunun arkasına sığındıklarını, siyonist karşıtı olduğunu söyleyenlerin de aslında antisemitik olduğunu iddia ediyor ve İsrail’in varlığını sorgulamayı kesinlikle reddediyor!

Yani ne söylesen boş Valls’a göre!

Yarım milyon Yahudi’nin huzur ve güvenliğini Fransa’nın hayat-memat meselesi ve Yahudileri Fransız kimliğinin varoluşsal şartı gören Valls’a göre yaklaşık 4.5 milyon Fransız vatandaşı Müslümanın (2030’da nüfusun % 10’u olacak) ve Fransa’nın birçok İslam ülkesinden daha çok Müslüman nüfusa sahip olmasının pek de kıymet-i harbiyesi yok demek ki!  

Yahudiler sözkonusu olduğunda bu kadar hassas olan Fransızlar, İslamofobiyi hâlâ ‘özgürlükler’ bağlamında ve Müslümanların hissiyatını hiçe sayarak tanımlama peşindeler. Evet, Valls ve benzerlerine göre Müslümalara önyargı ile yaklaşmak çok iğrenç ama İslami düşünceyi ve diğer dinleri –Yahudilik hariç- hicvetmek değil! Ne demekse bu!?

Anlaşılan Fransa, Kasım 2005’te Paris banliyölerinden yükselen ve tüm ülkeyi saran ateşten ders çıkarmamış; Müslümanlara pek Fransız kalmış!

Bari biz Fransa’ya bu kadar Fransız kalmayalım!