Yeniden R4BİA
29 yıl 120 gün süren Mübarek rejimini sona erdiren 18 günlük devrimin ateşi 25 Ocak 2011’de yakılmış ve ‘yıkılmaz’ denilen otokratik rejim Tahrir’deki ‘ekmek’, ‘hürriyet’ ve ‘onur’ kelimelerinde şifrelenen halk hareketiyle sona ermişti.
Geçtiğimiz Pazar günü seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, herkesi 25 Ocak 2011 devriminin hedefleri etrafında toplanmaya ve gelecek pazar günü gerçekleştirilecek devrimin yıldönümünde darbe yönetimini düşürmek için birleşmeye çağırdı.
Mısır, küresel medyanın gündeminde alt sıralara düşse de bugünlerde cevabı en çok aranan sorular şunlar: “Darbenin sürdürülebilirliği ne kadar? Yeni bir devrim mümkün mü?”
Bu soruları cevaplamak veya en azından sağlıklı bir zeminde tartışmak için 25 Ocak Devrimi’ne giden yolu iyi tahlil etmek, mercekleri Mısır’daki aktörlere yakınlaştırmak ve bu aktörler üzerindeki bölgesel ve küresel etki unsurlarının nabzını iyi tutmak gerek…
25 Ocak’a üç günde gelinmedi Mısır’da; uzun yıllar verilen mücadelenin, ciddi çalışmaların ve toplumsal mutabakatın sonucunda 25 Ocak-11 Şubat aralığındaki ihtilal gerçekleşti.
Ortadoğu, Akdeniz, Kızıldeniz, Hint Okyanusu ve Afrika’ya hâkim bir jeopolitik konumdaki Mısır, devasa nüfusu (2030’da 116 milyon olacak), Arap Dünyası’nın entelektüel ve siyasi nabzını tutması, dünya deniz ticaretinin % 8’inin (özellikle Körfez-Avrupa petrol trafiği) cereyan ettiği Süveyş Kanalı’na sahip olması, Camp David statükosu ile ABD’nin ve Avrupa’nın İsrail merkezli Ortadoğu siyasetinde ve İslamcı akımların önünün kesilmesi hedefinde en merkezi konumda bulunması sebebiyle Batı dünyası için vazgeçilemez bir ülke.
Tam da bu sebeplerden dolayı Mısır, İslam Dünyası ve Türkiye için de en önemli ülkelerin başında geliyor. Tam da bunun için Kahire’deki darbeye karşı çıkmak Ankara’daki darbe girişimlerini önlemek için takınılması gereken en doğru tavır. Onun için dünya durdukça Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır’daki ilkeli tavrı ve R4BİA davasına sahip çıkması unutulmayacak.
Neredeyse yarım asırdır olağanüstü hal kanunlarıyla yönetilen, insan hakları ihlallerinin bir sorun olmaktan öte bir yönetim biçimine dönüştüğü, kelimenin tam anlamıyla bir asker, polis ve yargı devleti olan Mısır, 25 Ocak sonrası 3 Temmuz 2013’e kadar âdeta kısa bir bahar mevsimi yaşadı. Mübarek düştü ama Mübarekizm bugün hâlâ iktidarda!
25 Ocak Devrimi’nde ‘devrime zarar vermemek adına’ arkapalanda kalmayı tercih eden ama tüm birimleriyle halkın yanında duran İhvan ise darbe sürecinin ve sonrasında alelacele hazırlanan anayasanın en başta gelen mağduru oldu.
İhvan’ı ve benzeri İslamcı teşkilatları siyaset sahasından dışlamak, ordunun imtiyazlı konumunu korumak ve Camp David statükosuna zarar vermeyecek bir sistem kurmak için hazırlanan 2014 Anayasa’sı 25 Ocak Devrimi’nin tüm kazanımlarını heba ettiği gibi halktan da hiç kabul görmedi.
Şimdi sîneler “Yeniden R4BİA!” diye yanıyor. Sokakların yeni sloganı şu bugünlerde: “Özgürlük ve Şeref İçin İlerle!”
İslam Dünyası’nın zekî evladı, ‘Dünyanın Annesi’ Mısır uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanıyor…
Biz de onları bu onurlu mücadelelerinde yalnız bırakmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.