Arabadan bayrağı kaldır
Kullandığım otomobilin arka camının önüne bir Türk Bayrağı serili.
Bir arkadaşım bayrağı oradan kaldırmamı istedi.
PKK yanlılarının son dönemde sık sık olay çıkardığını, son olarak Kobani kutlamalarında da olaylar olduğunu, göstericilere yakın bir yerden geçmem halinde arabama saldırı olacağını söyledi.
Yanlış anlamayın bahsettiği yer İstanbul.
Ayn Al Arab, ya da artık dilimize yerleştiği şekliyle Kobani'de PYD/PKK'ya bağlı güçler hakimiyeti ele geçirdiler. Bu nedenle Türkiye'nin pek çok yerinde sevinç gösterileri, havai fişekli kutlamalar, halaylı gösteriler oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da tepki gösterdiği bu gösterilerle ilgili tartışma su kaldırır cinsten. IŞID Kobani'yi boşalttı mı yoksa PKK orada bir zafer mi elde etti?
IŞID'ın elindeki güç ve imkanlarla PKK gibi bir örgüte orayı dar edebileceğini tüm raporlar söylüyordu. Erdoğan'ın da "Kobani düştü düşecek" sözlerinin altında bu vardı. IŞID'ın dünyanın dikkatini Kobani'ye çekerken asıl hedefi olan Irak topraklarında yerleşme sağladığı tezini doğrulayan pek çok gelişme de oldu.
Kobani olaylarının sonucunda Türkiye açısından kritik bir gelişme yaşandı. Orada yaşayan 200 bin kişi Türkiye'ye geçti. Bunların geri döneceklerini beklemek hayal. Geride bir şehir değil harabe kaldı çünkü.
200 bin kişinin arasında PKK sempatizanlarının ezici bir çoğunluğu olduğu söyleniyor. IŞID'la yaşanan mücadele ve sonunda PKK'nın bölgeyi hakimiyetine geçirmesi 200 bin kişiden sempati beslemeyenleri de sempatizan yapmıştır.
Peki PKK'ya hayranlıkla bakan bu 200 bin kişiyle ilgili Türkiye nasıl problemler yaşayacak gelecekte?
Çoğu Türkiye'ye geçtikten sonra sokaklarda kalmaya başlayan bu kişilerin genç çocuklarının PKK'dan uzatılan ele "hayır" demesini beklemek zor. Dağ ve şehir kadrolarına yeni kan.
Artık gizleme gereği de duymuyorlar. PKK, Haziran'da yapılacak Genel Seçimlerden sonrasına hazırlanıyor. Selahattin Demirtaş'ın deyimiyle "dananın kuyruğunu kopartacakları" dönem bu.
Bölgeye baktığımızda IŞID'ın yaptıkları da PKK'nın yaptıkları da en büyük zararı Türkiye'ye veriyor. Bütün planlarda, bütün olanlarda fatura Türkiye'ye.
Bölgede Kürt devletinin kurulabilmesi için kağıt üstünde gerekli şartları alt alta yazsanız ancak bu kadar olur. Listedeki şartların yarıdan çoğu hayata geçmiş durumda.
İslam alemi ise başını kaldırıp bu olanlara bakacak halde değil. İç karışıklıklar, iç savaşlar, tefrika derdi...
Dünyada öldürülen her 10 Müslümandan 9'unu yine Müslümanlar öldürüyor.
Patlayan araçlar, bombalanan camiler, mezhep savaşları, iç karışıklıklar, darbeler...
Toparlanıp "Vahdet"i sağlamadıkça ne memleketimiz ne İslam alemi boyunduruğu yerden kaldıramaz.
Hayata, sokaklara, ekranlara, internete baktığımda bu şuurdan çok uzakta olduğumuzu görüyorum maalesef.
Ahlaksızlık her boyutuyla öylesine yaygın ki, “Vahdet Şuuruna” ulaşmak için önümüzde uzun bir yol var.
Geçmişte yaygın olan "Batı'nın teknolojisini alalım, ahlak ve kültürünü almayalım" bakış açısı İslam dünyasında olanlar nedeniyle vahim bir sonuca evrildi. Artık "Batı'nın teknolojisini de, ahlakını da alalım" diyen gençler çıktı ortaya.
Batı dünyasındaki gelir dağılımı, sosyal adalet, hukuk, insan hakları gibi hususları gördükçe bunları söylüyor gençlerimiz. Çünkü artık milyonlarca kişi yurt dışını hem ziyaret ederek görüyor hem de internet ve medya aracılığıyla takip ediyor.
Türkiye hızla yayılan "Batı'ya ahlaken de hayranlık" dalgasını kırmak için bir vaha olabilirdi. Ekonomisi, demokrasisi, insan haklarındaki hassasiyeti, huzur ve refahıyla bir Türkiye modeli oluşturulabilse, bütün İslam aleminin kendine özgüveni gelecek, kompleksi kırılacaktı.
Maalesef yukarda PKK meselesinden başlayarak saydıklarım, Türkiye'yi de kendi içinde tefrikalar ve bölünmüşlüklere itiyor.
Memlekette Vahdet, İslam Aleminde Vahdet...
Birliğe, bütünlüğe Vahdet’e mecburuz.
Başka çare yok!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.