Şahıs olmak
Şahıs özgür, sorumluluk sahibi, ferdiyet ile toplumsallık ilişkisinde kendi ferdiyetini aşan, toplum ile sağlıklı ilişkiler kuran ama kendisi olmanın farkında olan varlıktır.
Şahıs, kendi ferdi varlığında değerleri müşahhas hale getirmiş ve onlarla kendisini gösteren varlıktır.
Şahıs varlığının özgürlük varlığı oluşu, hem kendisinden hem kendi dışından gelen esir edici, köleleştirici, nesne haline getirici etkilere karşı hayır diyebilme güç ve kuvvetinde olması anlamınadır. Çünkü insan varlığı, tam anlamıyla bir harp alanıdır. Onun muharebesi hem kendisine hem de kendi dışında olanlara karşı bir muharebedir. Çünkü insan kendi içinden gelen duyusal itkilere maruz kaldığı gibi kendi dışındaki cemiyetten de gelen emirlere muhataptır.
Ahlak, maruz kaldığı ve muhatap olduğu itki ve emirlere karşı tavır alabilmekle başlar. Tavır alabilme ve muharebeyi göze alma da ancak şahıs varlığının gerçekleştirebileceği ahlaki bir tutumdur. Onun özgürlüğü, zaman içerisinde kendi eylemleriyle kendisi tarafından kazanılan ve gerçekleştirilen bir özgürlüktür. Özgürlük, şahıs tarafından hazır bulunmuş bir hal değildir. Öyleyse özgürlük, eylemlerimizin temelinde bulunmaz ama eylem esnasında açığa çıkar.
Şahıs varlığının eylemlerinin kaynağında sorumluluk bulunur. Şahıs için sorumluluk, eylemin sonunda ortaya çıkan pişmanlık, vicdan azabı gibi olumsuz sonuçları telafi edici bir mekanizma değildir. İnsanı eyleme geçirici bir iradedir. Şahıs, insanı eyleme geçirici bir iradeye sahip olandır. Bu irade, eyleme geçmemekten ötürü ahlaki bakımdan şahsı suçlar. Bu öyle bir sorumluluktur ki, şahsın eylemini bütün bir âleme yayan bir iradeden kaynaklanır. Bundan dolayı şahsın eylemi, Topçu’nun ifadesiyle “daha mükemmel harekete duyulan bir özlemdir.”
Şahıs, tefekkürünü eyleme dönüştüren bir öznedir. Bu hal, onun kendisiyle tutarlılığını ifade eder. Dolayısıyla şahıs, içten dışa doğru bir eylem sahibidir. Bunun içindir ki şahıs, eyleminin sahibi aktif bir varlıktır. Aksi takdirde şahıs, tavır takınan özelliğinden uzak kalır. Kendi ferdiyeti içerisinde kalmayıp kendi dışına doğru açılan ve açıldığı dışı kendini değiştirdiği gibi değiştirme iradesine sahip olan bir varlık olarak şahıs, ferdiyetçiliğin egoizmini yenmiş ama sosyolojizmin sosyal determinizminden de kendisini korumasını bilmiştir.
İnsan, ferdiyet halinde kaldığında başka şahıslarla olan münasebet sıkıntılı hale gelmekte, bütünüyle sosyal determinizme tabi olduğunda da herkes gibi olmaktadır. Topluma yabancı bir fert nasıl ki kendi yalnızlığı içerisinde kendisini gerçekleştirme imkânına sahip olamazsa, herkes gibi olan bir insan da kendisini gerçekleştirme imkânlarını bütünüyle kaybetmiş demektir.
Günümüzde özellikle ülkemizin asıl sıkıntılarının başında, söz konusu etmeye çalıştığım insan meselesi, özel olarak da şahıs olma meselesi gelmektedir.
Eğitim sistemimiz, bilhassa değerler eğitimi çerçevesinde öğrenciyi şahsiyet sahibi birer varlık olarak yetiştirebilme imkân ve yollarını aramalı, müfredatlarını buna göre hazırlamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.