Peşinen söyleyelim: ABD liderliğindeki koalisyon marifetiyle ve havadan bombardımanlarla Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) veya DAİŞ/DEAŞ/DAEŞ/İD diye de tabir edilen örgütü bitirmek mümkün değil. Ürdün, örgüt tarafından yakılarak infaz edilen pilot Muaz El-Kesasibe’nin intikamı için IŞİD mevzilerine 3 gün içinde 56 sorti düzenledi ve Ürdün’ün saldırıları koalisyon içinde % 20’lik ağırlığa sahip. Ayrıca, Ürdün Hava Kuvvetleri Komutanı IŞİD’i yeryüzünden silmeye kararlı olduklarını ifade etti. Son altı ayda ABD liderliğindeki koalisyon IŞİD’e karşı Suriye ve Irak’ta 2000’den fazla hava saldırısı düzenledi ama kalıcı ve sonuç alıcı bir netice alamadı; bu gidişle alması da mümkün değil. Bu saldırıların 900’e yakını Suriye’de ve çoğu da Kobani (Aynel Arab) civarında gerçekleşti. Hatırlayalım, Ocak ayının sonunda yaptığı konuşmada Başkan Obama IŞİD’in ilerlemesinin durdurulduğunu ifade edebilmişti. Günlük maliyeti ortalama 8.2 milyon dolar olan hava saldırılarına rağmen IŞİD’in Suriye’nin üçte birindeki hâkimiyeti ve küresel gündemi etkileme kabiliyeti devam ediyor. IŞİD’in kontrolündeki alan Aynel Arab (Kobani)’den 16 defa daha büyük ve koalisyon saldırılarından bu yana örgüt neredeyse hakimiyet sahasını ikiye katladı. Amerikalı yetkililer en iyimser tahminle önümüzdeki 6-18 ay içerisinde IŞİD’e karşı nihai bir zafer elde edilebileceğini ifade ediyorlar.  Şimdiye kadar çeşitli mahfillerce öldürüldüğü iddia edilen IŞİD mensubu sayılarını ve yok edildiği söylenen kapasite oranlarını toplasanız karşınızda devasa bir yapı olduğunu kabul etmeniz gerekecek. 

Ortada küresel, kirli ve kanlı bir tiyatro oynandığı ve bu bilinçli bir şekilde tırmandırılan ‘kaos’tan yeni bir ‘düzen’ çıkarılmaya çalışıldığı çok açık. Yoksa hemen her gün IŞİD’den daha barbar, daha vahşi katliamlar işleyen Esed’e karşı tepkisiz kalınabilir miydi?

Koalisyon saldırılarının IŞİD’i bitirmek yerine bölgedeki şiddet sarmalını güçlendireceği, Esed rejimini rahatlatacaığ en başından belliydi; şimdiki manzara da aksini işaret etmiyor maalesef. 
Bu arada, IŞİD infazları hakkında CNN’e konuşan Mısır Müftüsü Şevki İbrahim Abdülkerim Allam aşırılıkla mücadelenin şart olduğunu ve İslam’ın rahmet mesajını korumak gerektiğini söylemiş. İsabet etmiş ama IŞİD cinayet ve terörizmde Sisi’nin eline su bile dökemez! 

Aslında en başından beri söylediğimiz şu: Sonuçlar yerine sebepleri konuşmaya başladığımız ve onlarla mücadele ettiğimiz vakit çözüme daha da yakınlaşmış olacağız. 

Gelin isterseniz hafızaları tazeleyip IŞİD’i doğuran sebeplerin bir kısmını hatırlayalım... 

Bir kere IŞİD’in sorunun bir sebebi değil sonucu olduğunu kabul edelim. Onun için sonucu yok etmek sorunun kesin çözümü olmayacak diyoruz zaten. 2003’ten beri Irak’taki işgal güçlerinin ve ardından gelen hükümetlerin katliamları ve mezhepçi terörü himaye edip palazlandırmaları, Suriye’de Esed rejiminin vahşi uygulamaları ve devlet terörü bugünkü durumun ve IŞİD’in doğup güçlenmesinin asıl sebebidir. Onun için Irak’taki işgale karşı ses çıkarmayan, Esed rejimine karşı mücadele etmeyen ülkelerin ve kesimlerin bugün IŞİD’e karşı şahin kesilmeleri çok da anlamlı değil. (Japonya’nın bölgedeki operasyonlara finansal destek verdiğini ve Ürdün’ün Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapmakla beraber Esed rejiminin yanında durduğunu unutmayalım.)

Nisan ve Kasım 2004’teki 7000 ev ve işyerinin yerle bir edilip 2500 kişinin öldürüldüğü Felluce katliamları, Ağustos 2004’teki Ceref Es-Sahr katliamları, Kasım 2005 Hadise katliamı, Mart 2006 İshaki katliamı, 2007 Ez-Zerka katliamı, Mayıs 2013 Bakıba Sariye Camii katliamı, Nisan 2013 Hevice katliamı ve Caferi ve Maliki dönemi uygulamaları ve Esed’in 350 binden fazla insanın ölümüne, milyolarcasının mülteci ve muhacir konumuna düşmesine sebep olan terörü bugünkü kaosun esas sebebidir. 

Dikkat edelim, bu sebepleri çoktan unuttuk biz; daha çok medyaya yansıyan vahşi infazları konuşmakla meşgulüz. Onun için çözüme çok ama çok uzak bir zihniyet baskın gündeme şu an…