Silahlara Veda Baharı mı? Pöh..
Ne Baharı, Ne Baharı?? «Silahlara Veda Baharı…» Şok, şok, şok…
PKK terör örgütünün cemaziyel evvelini anlatmaya gerek yok. Sağır Sultan (her kimse) dahil bilmeyen yok..
Biliriz bilmesine de… Yine de «Silahlara Veda Baharı…» deriz…
Henüz Bahar gelmedi bu bir..
Önümüzdeki bahar’da gerçekleştirilmesi kuvvetle muhtemel «İkinci Gezi Kalkışması» PKK’sız, KCK’sız olmaz bu iki…
Hükûmet için söylemiyorum, onların bir bildiği vardır. Bendeniz devlete de hükûmete de laf atmam, sadece kanaatimi yazar, rical-i devletin ágâh olmasına vesile olmaya gayret ederim.
Zira bazı devlet işleri göründüğünden çok farklı ve asıl sebebi de gizlidir. Şu son sosyal medya gündemi «bu elbisenin rengi ne?» hikâyesinde olduğu gibi tahminlerin çok dışında başka şeyler olabilir, istihbarata ulaşmış yeni bilgiler vardır ve saire…
Gazetecilik ise devlet işi gibi değildir.. Ya da «derin gazetecilik» değilse olmamalıdır.
Ben gazetecinin zeki, çevik, hamiyyetli ve ihtiyatlı olanını severim..
İyi gazeteci akıllıdır, sazan gibi atlamaz..
İyi gazeteci takipçidir. Mühim hadiselerin evvelini ahirini bilir.. Kendi özel arşivi vardır.
«Silahlara veda» lafı bana şu evliliği esaret gibi gördüğü halde evlenenlerin, Batı mukallidlerinin süfli işini hatırlattı… «Bekârlığa Veda…»
«Bekârlığa Veda Partisi» içeriği ne kadar kerihse «Silahllara Veda» da bana o kadar dalavere olarak görünüyor..
Kuzum bu PKK daha önce de bunu yapmadı mı? Yine President Mr. İmralı emriyle yurt dışına -silahlarını bırakarak- çıkacaklarını ilân etmemişler miydi? Hattâ bu göç sırasında devlet onlara dokunmayacaktı. Yeter ki cehennem olup gitsinlerdi..
Bir iki şov yapıldı, bunların yola revan olduklarında çekilmiş fotoğrafları yayınlandı. Sonra anladık ki, yaşlı militanlarını ve sakatlarını gerçekten de götürmüşler.. Ve saftirik Türkiyem, tamamdır, PKK’dan ebediyyen kurtulduk sandı..
Peki öyle mi oldu gerçekte de? PKK’dan kurtulabildik mi? Söylemek zaid ama hayır..
Şimdi değişen ne? «Silahlara veda çağrısının ardından hükûmet «Yeni Demokratikleşme Paketi»ne,
Kandil (dağdaki teröristler) ise, silah bakımlarını bitirdikten sonra onları çöpe atmaya,
President İmralı & co-president Selahattin Demirtaş ise Nevruz'da verecekleri barış mesajlarına odaklanacakmış…
Başlasın «Bekârlığa Veda Partisi».. Pastanın içinden çıkacak yosma nerede?
Allah aşkına bu sözlerimden rical-i devlet alınmasınlar. Kat’iyyen onlara bir imada falan bulunmuyorum. Dedim ya, devlet işleri göründüğünden farklıdır.
Laflarım şu ahmaklar ordusuna, medyaya… Devlete ışık tutmak yerine devletin enerjisini emen asalak mahlûkata, sözde gazeteciliğe…
Efendiler kendinize gelin… «Bekârlığa Veda Partisi» yapmıyoruz, burda terör örgütü PKK’dan bahsediyoruz. Hani şu ermeni ASALA örgütünün yerine ikame edilen bebek katili, kadın katili, binlerce Mehmetçiği şehid etmiş, hattâ çoğunluğu kürt olan insanlarımızı vahşice öldürmüş dinsiz imansız terör örgütünden..
Yüce dinini 23 senede öğrettin de..
«Yeni Demokratikleşme Paketi» tansiyonumu yükseltti..
Ey Büyükler Büyüğü Allah’ım, hikmetinden sual olunmaz… Kâinatın bütün sırlarını taşıyan, bütün suallere cevap olan yüce dinini 23 senede öğrettin de, biz ne menem şeyse şu demokrasiyi bir asra yakın zamanda öğrenemedik..
Arada inkıtalar oldu, darbelerle bildiklerimizi de unuttuk, mazeretimiz yok değil, yine de ne zor şeymiş bu demokratikleşme…
Düşünüyorum da, bu kadar zorluğu olan bir sistem doğru bir sistem değil sanki… Ciddîyim. Bu kadar zorsa kullanmayalım daha iyi..
Geçelim «Başkanlık Sistemi»ne, sonra da tamamen kurtulalım şu meretten…
En azından ikide bir «Yeni Demokratikleşme Paketi» açıp durmayalım, fena halde asap bozuyor.. Biz paketleri açarken atı alan Üsküdar’ı geçiyor.
Cumhurbaşkanımız da bu konuda ihtiyatlı konuştu. Engin Ardıç bilindik muzipliği ile «Malı görelim öyle konuşalım» demiş. Tam da öyle...