Müslüman Çocuğu Önce Adam Olmalı..
Alev Alatlı’nın (bir zamanlar «Türk Dirlik» internet sitesinde, şu anda ise kendi www.alevalatlı.com.tr adresinde yer alan) «Apologetics ya da Hüccetle Müdafaa» başlıklı müstakil bir makalesi var.. Vereceğim bilgileri oradan naklediyorum:
“Hüccet”, delil, kanıt demek. “Hüccetle müdafaa” ya da “apologetics” Hıristiyan ilâhiyatının Hıristiyan öğretisini/dogmalarını savunmak, kanıtlamak veya bunlara “mazeret bulmak”la iştigal eden dalı. Örneğin, Hazreti İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu gibi bir inancın akıldışı ya da mantıksız olmadığını, hattâ diğer dinlerin inançlarından daha akla yatkın ve dolayısıyla insanlığa daha yararlı olduğu iddiasını kanıtlama uğraşı... Günümüzde “tarziye vermek, özür dilemek” anlamında kullanılan “apologize” sözcüğü de buradan gelir. “Apology” mazerettir, tarziyedir. Kelime, içini doldurmayan, anlamını karşılamayan oluşumları tanımlamak için de kullanılır.
Apolojistler, da’vâlarını sistematik olarak yürütürlerken, inanç ya da varsayımlarını destekleyecek sürgit gerekçeler üretirler. Bu çerçevede, argümanlarını zayıflatabilecek olgu, olay hattâ cürümleri inkâr ederler. Yıllar içinde “muğfil” yani aldatıcı olmakla, insanları iğfal etmekle, amaçlarına ulaşmak için gerçekleri hasıraltı etmek, aklamakla suçlanmış olmaları bundandır. Örneğin, Hıristiyanlığın ilk yıllarında Hıristiyan inancının Roma İmparatorluğu’nun (ve giderek insanlığın) yararına olduğunu savunmak üzere binbir dereden su getiren apolojetiklere yöneltilen bir suçlama budur.
«Seçici algılama» yani dâvalarını kötü etkileyecek gerçekleri yoksaymak, işlerine gelenleri büyük bir belâgatle abartmak, apolojistlerin başlıca yöntemleri olarak görülür. Bu bağlamda günümüzde “apolojetik” olarak anılmak iltifat sayılmaz..”
Bu tür adamlar (sahtekâr, ilim maskeli hurafeciler) kendi vasıflarını muhataplarına yüklemekte ustadırlar. (Makalede uzun uzun anlatılan apolojistlere ait vasıflar ve yöntemlere dikkat ettiniz mi?)
Makyavelistler yani maksat için her türlü vasıtayı meşru görenler, bütün suçlamalarında böyle davranırlar. Bu tarz bir kafa ve ruh yapısındakiler için kara çalmak, kendisini aklamaktan hem daha kolay, hem daha tesirlidir. Muhatabınız, üzerindeki çamuru silmekten sizi çürütmeye vakit bulamayacaktır. Bu da tezgahın diğer ayağıdır.
Bunlar zeki insanlar belki, fakat akıllı değiller. Akıllı olmayanların akılcı olması mümkün ama bunların maksadı başka. Gerçekler onların anlattığı gibi mi? Böyle olmadığını ufak çocuklar bile hissedebiliyor... Ama bu konu hislerle bitirilemeyecek kadar mühim bir mesele... Hislerle değil; ilimle konuşmalı, İslâm düşmanlarına yani arşa hırlayanlara ilmî ve okkalı cevaplar verebilmeliyiz...
Meselâ Darwinizm konusunu temcid pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze sürüyorlarsa bizim de konu hakkındaki uzmanları toplayıp onlara en güzel cevabı vermemiz gerekirdi. Oysa Türkiye’de iş, cezaî ehliyeti olmayan bir kaçığa havale edilmiştir. Neden TÜBİTAK bu konullarda bir rapor hazırlamaz? Neden Darwinizmin ilim maskesi şu çağda çok kolay yırtılabilecekken hálâ okullarımızda ders diye okutulur?
Hasımlarımıza, İslâm düşmanlarına karşı mazeret üretmekten başka iş beceremedik... İlmî seviyesi fevkalâde yüksek işler yapamadık. Bunu yapmak için trilyonlarla bütçesi bulunan dini sektler, cemaatler var. Neden yapmıyorlar? Artık Müslümanların da birçok gazeteleri ve televizyon kanalları var. İslâm alimleri ve konunun uzmanı bilim insanları konuşturulur, konuşulanlar kitap haline de getirilir çok mu zor bunları yapmak?
Büyük bir cemaat var. Siyasi, paralel taraflarını görmezden gelelim. İslâm dâvası için ne yapıyorlar? «Türkçe Olimpiyatları» yapıyorlar... Aferin..
Kadınlı kızlı coşuyorlardı bu olimpiyatlarda (!) fakat nasıl oluyorsa oraya bir de Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) geliveriyormuş.. Başka? Televizyonlarında çok İslâmî filimler oynatıyorlar... Tabiî o filimlere de Resûlullah (salat ve selam olsun ona) geliyor ve fakat sonra kamyonet kasasına binip gidiyor. İşte bu çok tuhaf...
Başka? Bunlar yurt dışında birçok yerde Atatürk ilke ve inkılâblarının da ders müfredatında olduğu okullar açıyorlar... O okullara da kesin Resûlullah (s.a.v) geliyordur... Tövbe estağfurullah... Dalga geçelim derken biz de günaha gireceğiz şimdi.. Yahu kan beynime sıçrıyor, ağır şeyler söylesem okurlara ayıp olacak. Bari matrak geçeyim diyorum. Fahr-i kâinat Resûl-i kibriya efendimizin (s.a.v) istismarını bıraksınlar da adam olsunlar..
Alev Alatlı’nın «Apologetics ya da Hüccetle Müdafaa» başlıklı makalesini birkaç defa okuyunuz. Bunların yaptıkları da budur. Tıpkı sapık hristiyan ilahiyatçıları gibi davranıyorlar.. İslâm böyle savunulmaz ve İslâm bu tür şaklabanlıklardan uzaktır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz kendisini böyle istismar edip, sonra sünnetinden bir kırıntı bile yaşamayanlara iki cihanda dâva açmıştır. Onlar hem bu dünyada rüsvay olacak, hem ahirette rezil ve rüsvay olarak cehennemi boylayacaklardır.
Nelerle uğraşıyoruz, nelerle uğraşmak yerine.. Ağalar biz bir İslâm ülkesiyiz (bazıları kabul etse de etmese de). Bu ülkede hálâ Darwinizm gibi zırvaların tartışılması, genç zihinlere ilim yerine hurafe enjekte edilmesi kabul edilebilir iş midir? Türkiye bu saçmalıkları bitirmek için Batı’nın hidayet bulacağı günü mü bekliyor?
Putin Müslüman mı oluyor diye seviniyoruz... Bir zamanlar da Fransız okyanus uzmanı kaptan Kusto (Cousteau) Müslüman oldu şayiaları çıkardı.. Fransız aydın Roger Garaudy gerçekten Müslüman olmuştu.. Allah taksiratını affetsin, birçok hatalı yanlış görüşü vardı ama din olarak İslâmı seçmişti.
Ünlü bir matematikçinin Müslüman oluşuna da sevinmiştik. Bir de boksörümüz vardı.. Yıllar yıllar önce ünlü boksör Clay İslâm ile şereflenmiş ve adını Muhammed Ali yapmıştı da havalara uçmuştuk. 70’li yıllardı... M. Ali’nin boks maçları İslâm dünyası için bir büyük hadise olurdu. Türkiye’de o zamanlar tek televizyon kanalı TRT idi. Her evde televizyon bile yoktu.. Olan bir yerde, ekran karşısına sabah namazından önce geçer, heyecanla izlerdik...
Muhterem kardeşlerim, Müslüman yalancı olamaz. Müslüman hristiyan dünyası karşısında apolojist (özür dileyen, sahte kanıtlar, mazeretler üreten, ezik) bir ruh haleti sergileyemez. İslâm dininin yalancı misyonerlere ihtiyacı yok. Gerçek Müslüman Şeyh Şamil gibi mücahid kişidir, çelebi insandır. Başı diktir. Müslüman vasıflı insan olmalıdır.
İslâm dünyası zeki ve istidatlı çocuklarınızın liderliğini bekliyor. İslâm dünyası çok para kazanan kurnaz ve kaypak insanlar beklemiyor. Çocuklarınız helalinden para da kazansın ama önce adam olsun, dinine devletine, milletine bir hayrı dokunsun.
Pazar günü Üniversite sınavlarının birinci ayağı (YGS) var. Yaklaşık 1 buçuk milyon öğrencinin gireceği Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve müteakip üniversite sınavı hayırlara vesile olsun. Allah çocuklarımıza hayırlı muvaffakiyetler nasib eylesin.
Çocuklarımızın bol para kazanmalarını değil, hayırlara yönelmelerini, önce adam olmalarını hedefleyelim. Ne demişti o meşhur baba? “Ben sana vali olamazsın demedim, ben sana adam olamazsın dedim” demişti oğluna..
Çok severiz bu darbı meseli. Bendeniz o kadar sevmem.. O baba kabahatin tamamını oğluna yüklüyor çünkü.. Oğlunun vali olmasından önce adam olması için çalışmışmı da böyle diyor?
Tamam belki uğraşmış da olabilir. Deliden veli, veliden deli olurmuş kimi zaman.. Her çocuk babasını dinlemiyor... hele günümüzde. Veletlerin öyle asileri var ki... 14 Mart 2015