Cumhurbaşkanı ve Kürt Meselesi
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın “Kürt meselesi yoktur” sözü ciddi tartışmalara neden oldu. Özellikle Kürtçü, ayrılıkçı cephenin kripto yazarlarından itirazlar yükseldi. Bu itirazlar dikkatle tetkik edildiğinde soruna bir demokratikleşme meselesi olarak bakılmadığı, tamamen bağımsızlık/ayrılık ekseninde bakıldığı görülecektir.
Överken de, yererken de vicdanı elden bırakmamak lazım. Geçen 13 yıl boyunca hiçbir şey yapılmadığını söylemek için ancak vicdansız olmak gerekir. Bugün kollukta kimse artık kötü muamele gördüğünü söyleyemiyor, faili meçhul cinayetler dönemi kapandı, kimsenin mahkeme kararı olmadan ev veya iş yeri aranmıyor, okullarda Kürtçe, Zazaca seçmeli ders olarak okutuluyor, bu dillerle tiyatro,sinema yapmanın önünde hiçbir engel yok, Televizyon ve radyolarda farklı dil ve lehçelerle 24 saat yayın yapmak mümkün. Bugün güya ileri demokrasilerle yönetildiği söylenen ülkelerde bile bu ölçüde bir yayın serbestisi söz konusu değil. (Almanya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerdeki uygulamalara bakınız) Bütün bu gerçekler ortada dururken hiçbir şey yapılmadı, Kürt sorunu öteleniyor, Kürtler bir defa daha kandırılıyor demek ancak hainlik ve vicdansızlıkla izah edilebilir. Bu tür yayınların amacı, ülkeyi bölünceye kadar, bölgede bir tatminsizlik ve aldatılmışlık duygusunun sürmesini sağlamak, bu şekilde çözümü ayrılığa bağlamaktır.
Olaya vicdan penceresinden bakıldığında bunca adıma, bunca düzenlemeye rağmen verdiği sözleri yerine getirmeyenin PKK cephesi olduğu bellidir. Başta verilen silah bırakma ve ülke dışına çıkma sözünde durulmamış, iyi niyetle başlatılan bir süreç örgütsel yayılma için bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Hükümet sürece halel gelmesin diye olağanüstü dikkat gösterirken, PKK ve uzantısı çevreler yeni mevziler elde etmek için olağanüstü çaba harcamışlardır. Kaldı ki, silah bırakmak sadece eylem yapmayı bırakmak demek değildir, içine örgütsel faaliyetlere ara vermek, bölücülük yapmamak, halkı kışkırtmamak, kin ve nefret üretmemek, paralel yapılar üretmemek de girmektedir. PKK bunların hangisinden vaz geçmiştir? Hiç birinden! Bir taraf sürekli adım atarken diğer tarafın sürekli mevzi kazanmaya çalışması barış değil daha büyük kavgalar içindir.
Bu bakımdan sn. Cumhurbaşkanının sözleri değerlendirilirken on yıl önce / sonra muhasebesi yapılarak değerlendirilmelidir. Türkiye böyle bir demokratik ortama doğmamıştı, bütün bu iyileştirmeler son yıllarda alınan risklerin bir ürünüdür. Hedef bu ülke çocuklarının kanının dökülmemesi, herkesin barış ve huzur içinde bir arada yaşamasıdır. Yoksa Türkiye bir terör örgütü ile ne mücadele etmeyecek kadar aciz, ne de masada oturmaya mahkumdur. Bu ülke bin tane terör örgütünü ve onların uzantılarını yenecek güce haizdir. Ancak önemli olan meselelerin öncelikle sulh ve sükunetle çözülmesidir. Dökülen her damla kan kime ait olursa olsun bu ülke insanlarının kanıdır. Meseleye biz ve onlar zaviyesinden bakarak ikilik çıkarmak kimseye fayda sağlamaz. İkilikle yola çıkanların varacağı yer ayrışma ve bölünmedir. Çözüm sürecinin amacı asla bu değildir. Bu süreçten ayrı bir devlet, ayrı bir siyasi yapı umarak yola çıkanlar yanıldıklarını er geç anlayacaklardır. Evet,çözüm sürecinde üniter bir devletin yapabileceği her düzenleme yapılmış, sorunun demokratikleşmeye bakan veçhesi bitmiştir. Bitmemiştir diyenler ayrılığı, bölünmeyi, parçalanmayı hedefleyenlerdir. Sn. Cumhurbaşkanının tespiti doğrudur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.