Demokrasi ve Hoşgörü
Demokrasinin dayandığı kültürel ve etik zeminlerden birisi hoşgörüdür. Ülkemizin siyasi ortamına, yaşanan olaylara, her seçim dönemlerinde yaşadığımız kaoslara, insanlar arasındaki nefrete varan söylem ve demeçlere, kendilerinin dışında kalan herkesi ötekileştiren eylemlere baktığımızda, bu kültürel ve etik zeminden çok uzaklarda olduğumuzu görüyoruz.
Demokrasiyi sadece çoğunluğun idaresi olarak anlamanın doğru olmadığını öğreneceğiz. Ortada çoğunluk olduğu gibi çokluk ya da çokluklar da var. Bu çoklukların hepsinin hakkını gözetecek bir birlik halidir demokrasi. Demokrasimizi siyaset üzerinden değil ama etik üzerinden tartışmaya ve yorumlamaya ihtiyacımız var. Çoğunluk ve çokluklar içerisinde şahsiyetini kazanmış fertlerin varlığına ihtiyaç duyar demokrasi.
Hoşgörüsüzlüklerin kaynağında türlü dogmatik ve fanatik tutumlar yatıyor. Bu tutumları da ortaya çıkaran, başkaları konusundaki cahillikler, onları tanımama ve onlarla tanışmama eğilimleridir.
Cehaletin sebep olduğu hoşgörüsüzlükler otoriter ve totaliter tutumları da ortaya çıkarır. Mesela dinlerin mahiyetinde olan hoşgörü, inandığı dinin cahili olanlar tarafından bir anlam ifade etmiyor.
Cehalet ile birlikte siyasete alet edilmeye başlandığı andan itibaren dinler, hoşgörüsüzlüğün en büyük örneği olup çıkıyorlar. Sözgelimi, insanı yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak takdim eden, onu en güzel surette yarattığını söyleyen ve bir insanı öldürmenin bütün bir insanlığı öldürmekle eş değerde sayıldığını ifade eden bir dinin hâkim olduğu coğrafyada insan hayatının bu kadar değersiz sayılmasını başka türlü nasıl açıklayabiliriz? “Bir ölür bin diriliriz” diye bağıran bir topluluk, çoğalmak için birer birer ölmeyi meşrulaştırıyor. Oysa insan hayatının ve varlığının değerli olduğuna inanan bir dünyada, böyle bir slogan nasıl meşrulaştırılabilir?
Demokrasi ve hoşgörü, karşılıklı bir ilişki içerisindedir. Hoşgörü demokratik ortamda, demokrasi de hoşgörü sahibi fertlerin bulunduğu toplumlarda gelişir. Hoşgörüyü kayıtsızlıktan, toleranstan ayırmak gerekir. Hoşgörü, katılmadığımız fikre, inanca, düşünceye onları yok etme imkânımız olduğu halde saygı duymaktır. Katılmadığımız fikir, düşünce ve inanç karşısında alternatif bir fikir, düşünce, inanç sahibi değilsek hoşgörüsüzlük başlar. Hoşgörü, alternatif fikirler üretmek bakımından da önemli bir zemin oluşturur. Bir bakıma hoşgörü, toplumsal düzen ve demokrasi açısından önemli olduğu gibi düşünce zenginliği açısından ihtiyaç duyulandır.
Hoşgörüsüzlük demokrasiyi zedelediği gibi popülist ve jakoben tavırlar da demokrasi için tehlikelidir.
Başkalarının iyiliği için karar verdiğini iddia etmek ne kadar yanlışsa, yanlışı tercih eden çoğunluk gibi görünenlerin amigoluğunu yapmak da aynı şekilde yanlış ve tehlikelidir.
Adalet duygusunu zedeleyen her hareket, demokrasiye olan inancı zayıflatır ve hoşgörüsüzlüğü pekiştirir.
Hoşgörü konusunda tarihimizdeki örneklerden alınacak çok dersler var. Kurtuluşu, başkalarının ölümünde görmek, en büyük hoşgörüsüzlük örneklerindendir ve bu, kişinin kendi ölümünü de hazırlar. Çünkü temel hak ve özgürlüklerimize saygı gösterilmesini istemek, başkalarının da aynı haklarına saygı göstermemizi gerektirir.
Ülkemizin çeşitliliği ve zenginliği içerisinde birlik aramak hakkımızdır. Demokrasi ve hoşgörü, bu birlik için engel değil, tam tersine bir zorunluluktur. Aksi halde, başkalarını mahkûm edenler, başkaları tarafından da mahkûm edilmeye davetiye çıkarırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.