Harp Okullarına Cami Yapılsın
Hava Harp Okulu’na 1972 yılında girdim, 1975 yılında teğmen rütbesi ile mezun oldum. O zamanlar Harp Okulları 3 sene idi. Bizden sonra bir devre daha 3 yıl üzerinden mezun oldu, sonra 4 yıla çıkarıldı, üniversite denkliği sağlandı. Hálâ 4 yıllık bir tedrisat ile mezun olunuyor.
Biz o üç yıl boyunca ne vakit namazı, ne Cuma namazı kılamadık. Ya da açıktan kılamadık diyelim. Oruç tutmak da yasaktı. Hattâ hiç unutmam 12 Eylül Cunta’sının paşalarından Tahsin Şahinkaya’nın okul komutanlığı zamanında (o zaman tümgeneral rütbesinde idi) çok çile çektik. Yemekhane’de bölük komutanlarımıza teftiş yaptırır, oruç tutanları tesbite çalışırlardı.
Gece sahur yapmak için gündüz çıkan yemeklerden payımıza düşenlerin kurularını ayırır gizlice saklar gece de gizlice yerdik. İftar için de ayrı bir çilemiz vardı. Fakat gizli saklı da olsa oruçlarımızı tuttuk şükürler olsun. Beni en çok üzen vakit namazlarını kaçırmamız idi. Gece topluca kılamadıklarımızı kaza ederdik. Cuma’lar tabi güme giderdi. Hatırladıkça ağlayasım gelir. Biz Müslüman millettik. Ordumuza ecdadımız «Peygamber Ocağı» derdi ve biz bu çileleri çekmiştik...
Şu anda Askerî Liselerin ve Harp Okulları’nın durumunu bilmiyorum. Sanırım bizim zamanımazdaki kadar kötü durumda değiller. Fakat biraz iyileşme beni asla tatmin etmez. Ben müstakbel ordu komutanlarının beş vakit namazını kılabilen, hattâ Cuma namazlarını kılabilme şansı olan harbiyeliler olmasını isterim. Benim milletim, benim maziden tevarüs eden şanım ve müntesibi olmaktan Allah’a hamd makamında olduğum dinim bunu bekliyor çünkü...
Pekâlâ bu söylediklerimi gerçekleştirmek, gayr-i ciddî, imkân dahilinde olmayan şeyler midir? Ya da gerçekleştiği takdirde ormuzun şanına halel mi gelir? Yoksa devletimiz mi yıkılır? Ne münasebet? Bilakis şanımız artar, satvetimiz artar.
Dünyanın gözünde de İslâm âleminin gözünde de büyürüz ve devletimizin ömrü uzar. Devlet-i ebed müddet oluruz bi iznillah. İran ile münasebetlerimizi tartışıyoruz bu günlerde. İran’ı halimize güldürdüğümüzü biliyor muyuz peki? Ben biliyorum. Zira bir zamanlar kulaklarımla işitmiş idim...
Bir İran subayı ile filoda sohbet ederken adam açıkça şöyle demişti: «Ercan bey, siz bizden daha iyi Müslüman olduğunuzu iddia ediyorsunuz ama sizin ordunuzda namaz kılmak, oruç tutmak mümkün mü? Kadınları başörtülü olanları Harp Akademilerine alıyor, kurmay olmasına, istikbâlin generalleri olmalarına müsaade ediyorlar mı? Hayır, itiraf edin bunların hiçbiri olmuyor. Siz lâik yani dinsiz bir rejim ile yaşıyorsunuz. Bizde ise, sizin iddianıza göre yanlış da olsa bir şeriat rejimi var. Bizde dinini yaşayan hiçbir şekilde hor görülmez, bu nedenlerle terfilerine mani olunmaz...»
İçimde bir şeyler patladı, lâkin bir volkanın lavları gibi indifa ile dışarı çıkamadığı için tá ciğerlerime kadar yandığımı hissettim, kahrolarak sustum.. Yüzümde de öylesine bir hal değişimi olmuş ki, adam (Allah ondan razı olsun) benden defalarca özür diledi ve konuyu değiştirdi, hattâ bir Laz ile bir İran’lının fıkrasını falan anlattı beni yeniden neşelendirebilmek için. O fıkra anlatıyor, bense ağlıyordum... Eğer bu yazımı görür okursa, bilsin ki hálâ kendisine duâlar ediyorum; canım kardeşim, sağol var ol, beni duâlarından esirgeme, Allah hepimizi hak olan hidayette buluştursun, ıslah etsin.
İran kendi uçağını yaptı. Bizim Türkkuşu gösteri timinin F-5 uçaklarına benzer, hafif bombardıman, daha ziyade hava muharebesi uçağı ürettiler. Tamamen yerli sanayi ile yaptılar bunu. %100 yerli imalat... İran nükleer bomba da yaptı. İsrail’in kıçı yanmış gibi halleri bu yüzden. Gerçi el altından yahudi tüccarlar altınlara dayanamayıp bazı parçaları İran’a satıp yardımcı bile olmuşlar ama yakalanırlarsa idam edilecekleri kesindir. Hem de Telaviv’in büyük çarşı meydanında...
Türkiye sadece ötüyor... Ne uçağımız var, ne nükleer silahlarımız.. En cansiperane savaşacak Müslüman çocuklarının namaz kılmaları, oruç tutmaları yasak!.. Cuma bile kılamıyorlar... Muhterem Genel Kurmay Başkanı Org. Necdet Özel Bey’e habervaktim aracılığı ile bir açık mektup yazıyorum:
Muhterem komutanım,
Allah sizden razı olsun. Çok kıymetli işler yaptınız. Komutanlığınız Türk Silahlı Kuvvetleri için bir uğur ve bir şans oldu. Türk çocukları sayenizde artık lojmanlara başörtülü hanımlarını rahatlıkla sokuyorlar, GATA’lara çarşaflı bile girseler, yasaksız muayene olabiliyorlar. Nasıl duâ aldınız bir bilseniz..
Komutanım ne kötü günlerdi onlar. Çarşaflı olmadığı halde bizim hanıma “başınızın örtüsünü şu şekilde bağlayın yoksa giremezsiniz” demişlerdi de kavga çıkarıp geri dönmüştük nizamiyeden... Kıt kanaat yeten emekli maaşımızla özel hastahaneye gitmiştik. Tabi böyle orduya diye saydırarak... Sayenizde böyle birçok adi ve TSK’ne yakışmayan görüntüden, muamelelerden kurtulduk. Bazılarının fena halde canını sıksa da, siz bunları göğüslediniz ve aslımıza rücunun işaretlerini verdiniz.
TSK bünyesinde eskiden olduğu gibi, mübarek camilerimiz olsa ve olanlar metruk olmaktan kurtarılsa, camisi olmayan birliklere birlik hacmine uygun güzel camiler yapılsa, İç Hizmet Yönetmeliği’ndeki İmam Subay kadrosu yeniden canlandırılıp bu camilerde vakit namazları ve Cuma’lar kılınsa... Hattâ en önce Harp Okulları’nda.. Zira istikbâlin büyük komutanları bu okullardan çıkacaklar...
Bunları yapabilirsiniz. Kimse de itiraz edemez. Bu millet Müslüman ve bu vatan için İslâm düşmanları değil, Müslümanlar dövüşür. Saniye değil, salise tereddüt etmeden vatan ve bayrağımız için (ki onlar bu dinin teminatı ve sembolüdür) Müslüman subay, astsubay ve erler canlarını feda eder. Ya şehid oluruz ya gazi. Lâkin korkup kaçmayız, Allah bizimle der cenk ederiz. Muhterem efendim bunların sevabı da onuru da size ait olur. Hürmetlerimi arz ediyorum, Allah’a emanet olun. 7 Nisan 2015