Terörün Bizden, Ondanı Yoktur!
DHKP-C örgütü bir savcımızı şehit etti. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Terörün kutsanacak, örnek gösterilecek yanı yoktur. Hele bu tip olaylar üzerinden kamplar oluşturmak son derece
tehlikelidir.
Ancak, her zaman olduğu gibi bu olay da bağlamından çıkarılarak farklı yönlere çekildi. Yapılan yorumlarda
eylemcilerden çok güvenlik güçleri ve hükümet hedef alındı.
Eleştiri demokratik bir haktır. Lakin her hak gibi bu hakkın da kötüye kullanılmaması gerekir. Teröristleri aklayan, yaptıkları caniliği perdeleyen, hatta onları birer kahraman haline
getiren yorumlar yeni cinayetlere davetiye çıkarmaktan başka işe yaramazlar.
Bu ülkede teröre en büyük yardım her zaman medyadan gitmiştir. Tiraj ve habercilik şehveti uğruna ülke ve millet menfaatleri çoğu zaman geri plana itilmiştir. Eli kanlı örgüt şefleriyle yapılan görüşmeler gazetecilik başarısı olarak takdim edilmiştir. Bir ülkede terör şeflerinin manşete
taşınması demek o ülkede terörün kutsanması demektir.
Terör kanlı bir propaganda biçimidir. Amaç toplumun korkutulması, sindirilmesi ülkenin yönetilemez hale getirilmesidir. Toplumları en çok etkileyen, seçmen tercihlerini en çok değiştiren hususlardan biri güvenlik endişesidir. 7 Haziran seçimlerine birkaç ayın kaldığı düşünülürse bu eylemin seçimle ilişkili sonuçlar almak istediği açıktır.
Türkiye uzun yıllardır terör tehdidi altında bir ülke. Amaç, ülkenin istikrarsızlaştırılması, kaynaklarının tüketilmesi, enerjisinin yok edilmesidir. Hasta bir ülke dışında cereyan eden olaylara müdahil olamaz, kendi içiyle boğuşurken tarihi fırsatlardan istifade edemez.
Eylemde kimi eksiklerin olması, güvenlik hatalarının bulunması elbette tartışılmalıdır. Zira istihbarat ve güvenlik zaaflarını konuşamayan bir ülke aynı eylemlerin tekrar muhatabı olur. Emniyetin, istihbaratın görevi mümkünse bir eylemi olmadan önlemektir. Önleyici istihbarata izin verilmesinin nedeni budur. Mesela, her iki militanın da kısa bir süre önce hapisten çıktıkları bellidir. Örgütlerin önde gelen militanları hapisten çıktıktan sonra uzun süre takip edilerek göz hapsinde tutulurlar. Bu güvenlik güçlerinin rutin bir uygulamasıdır. DHKP-C eylemci sayısı sınırlı olan bir örgüt. Dolayısıyla takibi biraz daha kolay olan bir örgüt.Ancak bu iki militanın iyi takip edilemedikleri, ortada bir istihbarat zaafının bulunduğu açıktır. Bütün bunlar konuşulurken dökülen kan ve yitirilen hayatlar ikinci plana atılmamalıdır. Eylemden sonra HDP eş başkanı Demirtaş’ın savcımızın katillerini de onunla aynı kefeye koyarak baş sağlığı dileğinde bulunması -eylemcilerin nasıl ve kimler tarafından- yüreklendirildiklerini göstermektedir. Terör örgütlerine yapılacak en büyük yardım, onları takbih etmekten, eleştirmekten kaçınmaktır. Hele eylemcilerin kimliklerine bakarak bazı toplum kesimlerini onlarla özdeşleştirmek yahut onların yanına itmek tam bir aymazlıktır. Yazık ki, 30 yıldır oluk oluk kanımız akmasına rağmen hala terör örgütlerine bizden-ondan tasnifi ile bakmaktan kurtulamadık. Halbuki bizden ve ondan terör örgütleri yoktur, bize,ona,hepimize kast etmeye çalışan örgütler vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.