İslam Dünyası’nda İyi Yönetişim
91 sene önce Hilâfet’in kaldırılmasıyla uluslararası sistemdeki ‘temsil mekanizması’nı kaybeden ve siyasi ve kültürel olarak dışlanan İslam toplumları, 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra sömürge devrimleriyle bağımsızlıklarını kazandıkça devlet yapılarını sorgulamaya ve ‘İslam Devleti’ veya ‘demokratik devlet’ inşâsını yoğun olarak tartışmaya, Batı’nın çifte standartlarını ve yönetim biçimlerini cesaretle sorgulamaya başladı. Siyaseten bağımlı, ekonomik olarak geri, kültürel sahada bunalım içindeki totaliter ve otoriter rejimlere ve vesayet sistemlerine mahkûm hâle gelen İslam ülkeleri, önce blok tercihlerinden dolayı daha sonra da küresel aktörlerle kurdukları bağımlılık-yoğun münasebetler sebebiyle yakın zamana kadar sağlıklı bir zeminde yönetim biçimlerini tartışıp toplumların tercihlerine uygun doğru adımları atamadı.
ÖRNEK İSLÂM ÜLKESİ’Nİ KURMAK
Şimdi oturup düşünme vakti: Bugün için yönetim biçimi örnek gösterilebilecek tek bir İslam ülkesi bile mevcut değil. Son yüzyılda âdil, hesap verebilir, şeffaf, hukukun üstünlüğünün güçlü mekanizmalarla garantiye alındığı, yargı sistemine güvenilen, vesayet rejimlerinin zayıfladığı ve darbelerin imkânsız hâle geldiği, halkın yönetime katılım kanallarının açık olduğu ve insan haklarının ihlâl edilmediği bir İslam ülkesini henüz kuramadı Müslüman toplumlar. Ekonomik kalkınmasını tamamlamış, gelir dağılımında adaleti sağlamış, refah üretmekle kalmayıp erdemli ve müreffeh şehirler inşâ eden bir İslam ülkesi kuramadı henüz Müslüman toplumlar.
Darbelerin sıradan, seçilmiş hükümetlerin istisna olduğu bir dünyada ülkelerin isimlerindeki ‘cumhuriyet’ sıfatı, ‘mutlak istibdat’ın kılıfı; ‘kanunlar’, ‘cebrî ve keyfî’ uygulamaların gerekçesi, ‘ama’sı bol ‘şablon anayasalar’, mevcut marazlı yönetimlerin maskesi oldu sadece. İnsan hakları ihlalleri ve ayrımcılık ârızî ve mevzî bir mesele olmaktan ziyade bir yönetim biçimine dönüştü çoğu İslam ülkesinde...
ZİHNİYET İNKILABI
Tarihi mirasından dolayı bu dünyanın merkezinde bulunan Türkiye, bir çok İslam ülkesine kıyasla olumlu yönde devasa adımları zaman zaman atmakla birlikte henüz düzlüğe çıkmış ve ihtiyacı olan ‘zihniyet inkılabı’nı gerçekleştirebilmiş değil. On yıllardır içinde çırpındığı cendereden, bir tür kısmî felç halinden ve kaos ortamından çıkma mücadelesi veriyor son yıllarda. Bagajlarındaki ağırlıklardan, ayaklarındaki prangalardan kurtulmaya ve yeni ve doğru bir bakış açısıyla ayağa kalkmaya, sağı solu yamalı, dar ve yakışıksız elbiselerinden kurtulmaya ve içerde ve civarında deva olabilecek bir ‘barış formülü’ bulmaya çalışıyor.
Ancak son dönemde yoğunlaşan yeni vesayet türleriyle ‘mecbûri yüzleşme süreci’ bu mücadeleyi hem uzatıyor hem de ciddi travmalara ve hasarlara sebebiyet veriyor maalesef.
Onun için, darbeleri ve darbecileri, başkanlık sistemini, vesayet türlerini, güvenilir hukuk devletinin inşâsını, insan hakları ihlallerini, sivil toplum yapısının güçlenmesini ve iyi yönetişim mekanizmalarının tesisini sükûnetle ve derinlikli bir şekilde müzakere etmeyi unuttuk bir süredir.
KÜRESEL BARIŞ İNİSİYATİFİ
Oysa bölgemizde ve İslam Dünyası’nda ‘örnek’ olmaya namzet, sorumlulukları sınırlarını aşan ve hakkındaki beklentilerin en yüksek olduğu yegane ülke Türkiye. Bundan dolayı ‘mefâsidi defetmek’, ‘menfaatleri celp etme’ye mani olmamalı ve kirlerden arınıp krizlerle mücadele ederken inşâ ve istişare durmaksızın devam etmeli. Muhasebe ve inşâ birlikte olursa anlamlı ve kıymetlidir çünkü.
Eylül 2014’te 400’ü aşkın sivil toplum ve medya kuruluşunun iştirakiyle kurulan ve darbelerle, ayrımcılıkla, işgallerle mücadeleye destek vermek ve ‘yeni bir dünya’nın inşâsına katkıda bulunmak üzere sürekli gözlem, yayın, raporlama ile birlikte küresel çapta farkındalık çalışmaları yapan Uluslararası Rabia Platformu bu yıl bir dizi faaliyetle ‘İslam Dünyası’nda İyi Yönetişim’ konusunu masaya yatırıyor. Küresel bir ‘barış inisiyatifi’ne dönüşen Platform, Nisan ayında iki çalıştay, Mayıs’ta bir gençlik forumu ve Ağustos’ta da uluslararası bir sempozyumla İslam Dünyası’ndaki yönetim biçimlerini, vesayet türlerini, darbelerle ve vesayetle mücadele yollarını ele alacak.
İslam ülkelerinin ve bilhassa Türkiye’nin kendi yapısına uygun bir yöneti/şi/m biçimi bulma, kurma ve devam ettirme imtihanı ve ihtiyacı, geçmişe göre çok daha çetin ve şiddetli bugün.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.