Din Felsefesi ve İlahiyat
Din felsefesi ve ilahiyat kavramları gündelik dilde yerli yersiz kullandığımız kavramlar olarak gündemimizi hep işgal eden kavramlardır. Bu kavramların yanında kelam, teoloji gibi kavramlar da aynı şekilde lügatlerimizde yer almaktadırlar.
Din felsefesi dinin temel kavramları, amaçları, iddiaları kısacası din üzerine felsefi bir düşünmedir. Allah’ın varlığı, Allah ile kâinat arasındaki ilişki, yaratma problemi, dinin kaynağı gibi sorunlar üzerinde de din felsefesi felsefi bir tavırla refleksiyonda bulunur. Burada felsefi düşünmeden kasıt, felsefenin tavrı olan rasyonel, mantıksal olarak tutarlı, akla dayanmak suretiyle kendisini meşrulaştıran eleştirel bir düşünme biçimidir. Din felsefesi, herhangi bir din üzerine değil genel olarak din fenomeni üzerine olan bir düşünme biçimidir. Bundan dolayı da din felsefesi, şu veya bu dinin felsefesi değil, din kavramı ile ilgili bir felsefe durumundadır. Bu manada İslam’ın felsefesinden söz edilemez. Bundan dolayı da din felsefesi denildiğinde, en ilkel dinlerden en gelişmiş dinlere kadar bütün dinlerin ortak kavramları, amaçları, iddiaları üzerine bir düşünüşü anlamak daha doğru olur. Ancak dinlerin birbirlerinden ayrılan yönlerini de hesaba katmak gerekir.
Mesela bazı dinlerde Allah, vahiy, öte dünya inançları yoktur.
Din felsefesi, bütün dinlere karşı aynı mesafede olmak bakımından olduğu gibi kendi mahiyeti gereği de din karşısında yansız bir tutum içerisindedir. Din felsefesi ve teoloji ya da ilahiyat kavramları sık sık karıştırılmakta ve birbirlerinin yerine kullanılmaktadırlar. Teoloji veya ilahiyat, genelde belli bir dine ilişkin geniş kapsamlı araştırmalar yapan, o dinin inanç sistemini, genel ilkelerini akla veya vahye dayalı olarak açıklamaya ve savunmaya çalışan bir disiplin olarak düşünme ve yöntem bakımlarından din felsefesinden farklı bir mahiyete sahiptir. Mesela İslâm dini söz konusu olduğunda kelam olarak da adlandırılabilecek olan bu disiplin, Allah inancına, vahye kısacası İslâm dinine karşı yansız bir tutum içerisinde olamaz. Bu disiplinin hareket noktası, dinin vahiy yoluyla oluşmuş inanç sistemidir.
Teoloji ya da ilahiyat, ele aldığı problemleri belli bir dinin sınırları içerisinde değerlendirmek, o dinin bilgi sistemine başvurmak zorundadır. Din felsefesi ise herhangi bir dinin bilgi ve inanç sisteminden hareket etmez. Din, mahiyeti gereği aklı aşan kısımlara sahiptir. Din felsefesi dini, aklın konusu yapar. İlahiyatçı, filozoftan farklı olarak din ile içten bir ilişki kurar ve dinin inanç ve ilkeleri hakkında her türlü şüpheden uzaktır.
Filozof ise dıştan mesafe alarak ve üst bir bakış sergileyerek eleştirel ve şüpheci tavrını din konusunda da sürdürür.
Din felsefesi ile ilahiyat arasındaki bu farklara bakarak bu iki disiplini birbirlerine karşıt olarak algılamak hatalıdır. Önde gelen filozofların çoğu sıkı bir ilahiyat eğitimi almışlardır. Ülkemizde felsefe ile uğraşanların çoğunluğu ilahiyata karşı kayıtsız hatta olumsuz bir tutum içerisinde oldukları gibi ilahiyat ile uğraşanların çoğunluğu da felsefeyi “kafa karıştırıcı ve bulandırıcı, inançları zayıflatıcı bir zındıklık” olarak görme eğilimine sahiplerdir. Oysa safsatadan, yobazlıktan uzak güçlü bir ilahiyat sağlıklı bir din felsefesine, sağlam bir din felsefesi de güçlü bir ilahiyata ihtiyaç duyar.
İnanan ve ilahiyat konularına ilgi duyanları felsefe yapamaz diye dışlamak ne kadar yanlışsa, felsefe ile uğraşanları da din ve ilahiyat ile ilişki kuramazlar diye dışlamak aynı derecede yanlıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.